Bugün size bir yakınımın Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile yaşadığı diyalogdan söz etmek istiyorum. Diyalog dediğime bakmayın. Deyim yerindeyse tam bir işkence yaşıyor.
Yaklaşık bir buçuk yıl önce yakınım emeklilik işlemleri için SGK’ya başvurdu. Teknolojinin bu kadar ilerlediği günümüzde dilekçeye 3 ay sonra cevap verildi. Prim ve gün sayısının dolduğu, çalıştığı kuruma istifa dilekçesi vermesi söylendi. O gün orada bulunan ben de bunun mümkün olamayacağını ve işlemlerde yanlışlık yapılmış olabileceğini aktardım. SGK’daki görevli arkadaşlar ise, “Bizden daha mı iyi biliyorsunuz” diyerek kibarca bizlerle dalga geçtiler. Ben yine de yakınıma emeklilik aylığı bağlanırsa çekmemesi için tavsiyede bulundum. Zira devlet bu alacağını faiziyle geri ister ve buna benzer çok örnek var dedim.
Neyse yakınım maaş çekeceği günü iple beklerken kendisine SGK’dan bir telefon geldi. Acil olarak gelmesi gerektiği aktarıldı. O da soluğu SGK’da aldı. Gün hesabında yanlışlık yapıldığını ve en az bir yıl daha çalışması gerektiği söylendi. Bunun da yeterli olamayacağını, çocuk borçlanması yapması gerektiği ifade edildi. Yani sizin anlayacağınız daha 1000 gün eksiği vardı. Maalesef haklı çıkmıştım.
Tabi bu arada olan bizim akrabaya oldu, emeklilik hayalleri suya düştü. Ayrıca bu hata 3 ayına da mal oldu.
Bir yıl daha çalıştıktan sonra yeniden SGK’nın yolunu tuttu bizimkisi. Kendisine çocuk borçlanması olması halinde emekli olabileceği söylendi. Bizim yakınımız daha önce sütten ağzı yandığı için yoğurdu üfleyerek yemek ister ve inatla “Bakın kredi çekip öyle borçlanmayı ödeyeceğim. Eğer daha günüm varsa şimdilik kredi çekmeyeyim” der. Ancak bizim memurlar, bir kez daha hemen emekli olabileceğini söyler ve yollarlar. O da bankaya başvurur, krediyi çeker ve SGK’ya yatırır. Bu arada ikinci kez çalıştığı yere istifa dilekçesini verir. Bir ay içinde cevabın geleceği söylenir kendisine. Aradan 2 ay geçmesine rağmen ses seda çıkmayınca SGK’ya gider. Aldığı cevap karşısında şok olur. “Sizin durumunuzu öğrenmek için ilk çalışma yeriniz olan İzmir’e yazı yazdık. Onun cevabını bekliyoruz” der. Bu arada emekli olamayacağı ihtimalinin de bulunduğu tarafına iletilir. İzmir’den yanıt gelmesinin uzun sürebileceği, varsa kendi imkanlarıyla İzmir’deki SGK’ya ulaşması istenir. O da gece gündüz demeden İzmir SGK’yı arayıp duruyor. Her seferinde karşısına operatör çıkıyor ve ilgili kişiye bağlanması için beklemesi isteniyor. Ve tam 15 gündür o ilgili kişiye ulaşılamıyor. Yani devletin koca kurumu 15 gündür bir telefona yanıt veremedi. Öğrendiğimiz kadarıyla İzmir’e gönderilen maile yanıt, sadece bilgisayarın tuşuna basmakmış. Ancak ne hikmetse devlet 2 aydır o tuşa da dokunamıyor.
Evet, bugün size yaşanan ve bizzat tanık olduğum bir olayı aktardım. Devletin bazı kurumlarının halen hantal yapıdan kurtulamadığını, yerinde saydığının fotoğrafını ortaya koymaya çalıştım.
Dile kolay tam bir yıldan fazla bir zamandır bugün git yarın gelen deniliyor vatandaşa. Bunun adı işkence değil de nedir. Acil olarak bu ve buna benzer sorunların çözüme kavuşturulması gerekir. Aksi halde vatandaşın devlete karşı olan güveni azalmaya devam eder. Yetkili ve etkili kişilere duyurulur.