İki Cumhurbaşkanı’nın Antalya’ya geleceği haftanın başında, “siyaset dışı” bir yazıyla yumuşayalım istedim..
Mesela..
Çocukları konuşalım biraz..
Öylesine daldık ki siyasete..
Geçim derdine..
Hırsıza-arsıza..
Yalancılara-inkarcılara..
Sahtekarlara..
CD’lere-kasetlere..
Neredeyse çocuklarımızı unutur hale geldik..
Geleceklerini düşünemez olduk..
…
Okutmakla iş bitiyor sanıyoruz..
Sırtını giydirmekle..
Karnını doyurmakla..
Dershanelere göndermekle..
Yaz okullarına göndermekle, tatil yaptırmakla..
Anne-babalık görevimizi yaptığımızı sanıyoruz..
Öyle olsaydı..
Bugün yüzlerce üniversite mezunu “işsiz” çocuğumuz olur muydu?
Çoğu sigara, uyuşturucu, seks bağımlısı olur muydu?
…
O minicik hallerini bir hatırlayın..
Saftırlar..
Doğaldırlar..
Ağızlarına geleni söylerler..
Ve öyle laflar ederler ki, donar kalırız..
Hele şimdiki çocuklar?
Hemen hepsi de büyümüş de küçülmüşler sanki..
Pratik zekaları..
Sorgulayan bakışları..
Cevap bulmakta zorlayan soruları..
Bilgileri..
Düzgün konuşmaları..
Merakları..
Oyun anlayışları..
O kadar farklı ki..
Yaşlarından, bir 10 yaş ileride gibiler..
…
Ne hayallerle büyütürüz onları..
Bize yaşattıkları o doyumsuz hazlar hiç çıkmaz aklımızdan..
Ama..
Büyüdükçe “değişmeye” başlarlar..
Yalancı, hin, çıkarcı, sorumluluktan kaçan, eğlence düşkünü olurlar önce..
Sonra..
Büyüklerinden “hayat taktikleri” almaya başlarlar..
Eş, sevgili nasıl aldatılır?
Zahmetsiz para nasıl kazanılır?
Nasıl kazık atılır?
Nasıl yalan söylenirse, sonuçta ne elde edilir?
Meclis üyesi ve milletvekili nasıl olunur?
Yalakalık nerelerde lazımdır?
Vergi niye ve nasıl kaçırılır?
Vatan-millet nasıl satılır, nasıl hortumlanır?
Büyüklerini izleye izleye öğrenirler bir şekilde..
…
Sonuçta..
İşte böyle bir toplum çıkar karşımıza:
Bireyselleşmiş..
Birbirine saygı duymayan..
Duyarsız..
Tatminsiz..
İki yüzlü, hatta binbirsurat..
Her an şiddete hazır..
…
Bir an o minicik hallerini bir hatırlayın..
Saftırlar..
Doğaldırlar..
Ve..
Sırtını giydirmekle..
Karnını doyurmakla..
Anne-babalık görevimizi yaptığımızı sanıyoruz..
…
İyi izleyin..
Çocuklarımız bize ders veriyor aslında..
Ama hiç “ders” almıyoruz..