Siyaset toplumdan bağımsız olamaz

Bütün toplumlarda olduğu gibi bizim kültürümüzde de devletin yapısı ve yönetimi hususunda konuşmak, eleştiri yapmak ve sorunlara çareler üretmek olağandır. İnsanların, yaşadıkları ülkenin kim tarafından, nasıl yönetilmesi gerektiği hususunda az ya da çok söyleyecek sözleri vardır. Toplumlarda yöneten ve yönetilenler olduğu müddetçe yönetilenlerin, kendilerini yönetenler ve yönetim biçimi hakkında konuşmaları, beğendiklerini övmeleri, beğenmediklerini yermeleri doğaldır.

Bu anlamda, asıl amacı topluma hizmet olan ve aynı zamanda toplumun bir aynası olan siyaset kurumu, her zaman eleştirilerin merkezindedir. Varlığını ve devamlılığını halka borçlu olan siyaset kurumu, toplumdan bağımsız olamaz. Bu nedenle toplumun beklentileri, talepleri ve ihtiyaçları da siyasetin yönünü ve yapısını belirlemede etkilidir.

Toplumdan siyaset kurumuna yönelen taleplerin bir kısmı ile siyasetçilerin karşılaştıkları olaylar sırasında gösterdiği davranışlar, ahlaki tartışmaları da beraberinde getirmektedir.

Siyasal ahlak konusunda sorulması gereken soruların başında, insanların kıyasıya eleştirdiği bu meslekten neden vazgeçemedikleri sorusu gelmektedir. Ya da tersinden sorulacak olursa, insanlar niçin siyasetçi olmak isterler?

Siyasetçi, sadece kendisinin değil kendisini destekleyenlerin de sorumluluğunu taşır.

Siyasetçi, toplumu yönlendirmekten çok toplum tarafından yönlendirilmektedir. Siyasetçi toplumun aynasıdır, çünkü siyasetçi profili halkın tercihlerine göre şekillenmektedir.

Siyasetin pis, kaygan, kaypak, bulaşılmaması gereken bir olgu olarak algılanmasına karşın siyasetçi toplumda gittiği her yerde saygı görür, topluluklarda sözü dinlenir, önünde

ceket iliklenir, mitinglerine binlerce kişi katılır. Günlük yaşamda siyasetçi için kullanılan olumsuzluk siyaset biliminde görülmez.

Toplumda siyaset ve siyasetçi kelimelerine farklı anlamlar yükleyip birisini olumlu diğerini olumsuz gösterme gayretleri yanlıştır, çünkü her ikisi de aynı anlamdadır. Bunun

sebebi ters ve çelişik yargıları bir arada bulunduran toplumun kendi bünyesinde genel bir ahlak bunalımının olmasıdır. Bu anlayışın başka toplumlarda da olduğu, dolayısıyla siyasetin doğasında bulunduğu söylenebilir.

Toplumun siyaset kurumuna farklı gözle bakması şüphesiz ona yüklediği bazı misyonlardan ileri gelmektedir. Bugün, en sıradan bir konuda yaptığı hatadan dolayı sertçe eleştirilen siyaset kurumu, aynı zamanda, vatandaş olarak hastalandığında yardımına müracaat ettiği, işe girmek için referans istediği, evlenecek parası olmadığında yardım isteyecek kadar kendine yakın duyduğu bir kurum durumundadır. Siyaset ve siyasetçi arasında fark olup olmadığını anlatmaya çalıştım.