Antalya’da günlerdir Muratpaşa’dan çıkarılan/çıkarılacak olan işçiler konuşuluyor.
Ben hayatım boyunca emek ve emekçiden yana oldum.
Dolayısıyla bir emekçinin işini kaybetmesi hoşuma gitmez.
İşten çıkarılmasını kabullenmem.
Bu nedenle Muratpaşa Belediyesi’nde yaşananları tasvip etmem mümkün değil.
Ancak, madalyonun bir de diğer yüzü var.
İşten çıkarılan işçiler için kızılca kıyamet koparanların bir bölümüne bakıyorum, buna hiç de hakları olmadığını düşünüyorum.
Kim bu bir kısım kişi?
Geçmişte Başkan Ümit Uysal başta olmak üzere Muratpaşa Belediyesi müdürlerine baskı yapanlar. Bu zat-ı muhteremler günlerce belediyenin yolunu aşındırdı, çocuğunu, yakınını, sevgilisini işe aldırmak için baskı kurdu. Sonunda bir şekilde Başkan Uysal ve müdürleri ikna edip yakınlarını işe aldırdı. Aldırırken de yorulmasını istemedi, bu kez bunun için baskı kurdu. Hatta işe hiç uğramadan maaş alan bile oldu. Bu durum sadece Muratpaşa Belediyesi için geçerli değil elbette. Aynı şekilde diğer belediyelere de baskı yapılıyor. Kısacası ihtiyaç olmadığı halde işe alımların gerçekleşmesi sağlanıyor.
Yani demem o ki; işçinin işine son verenler ne kadar sorumluysa maalesef işe aldırmak için baskı yapanlar da o kadar sorumludur. Tek taraflı bir suçlama yapmak bana göre ne insani, ne de vicdanidir. Dolayısıyla bir suçlu aranacaksa daha objektif davranılmalıdır.
Ayrıca biraz empati yapmanızı isteyeceğim.
Yani kendinizi bir an için belediye başkanının yerine koyun.
Daha seçimi kazandığınız gün partinin en üst kademesi olan Genel Merkez’den en alt kademesi olan ilçe yöneticilerine kadar herkes sizi arıyor. Yakını için iş istiyor. İşe alsan bir türlü, almazsan bir türlü. Alınca maaş ödeyemiyor, hizmet yapamıyorsun. Maaş ödeyemeyince işçi, hizmet yapamayınca vatandaş tepene biniyor. Kısacası iki ucu b.klu değnek. Böyle bir durumda siz olsanız ne yaparsınız?