Size de öneririm

Abone Ol

Antalya’da siyaset, spor, sanatla uğraşan neredeyse herkesi tanırım.
Örneğin mesleğe spor muhabirliğiyle başladım.
Uzun süre bu branşta görev yaptım. Alt ligleri saymıyorum. Basketbol, voleybol, karate, tekvando, kısacası diğer spor branşlarını katmıyorum.
Sadece Antalyaspor’u ele alıyorum.
Kırmızı-beyazlı takımda şuana kadar Hasan Subaşı, Bekir Kumbul, Menderes Türel, Ünal Öger, Sedat Peker, Süleyman Arslan, Atila Ekmen, Erdoğan Tekin, Ali Rıza Tekin, Osman Doğaner, Cihan Bulut ve Hasan Akıncıoğlu gibi başkanlarla çalıştım.
Yine Metin Türel, Adnan Dinçer, Şenol Güneş, Metin Ünal, Ümit Kayıhan, Cezmi Turan, Adnan Gülek, Orhan Atik, Tarık Söyleyici, Yılmaz Vural, Raşit Çetiner, Hikmet Karaman, Hüseyin Kalpar, Josef Jarabinsky, Mehmet Ali Öztürk, Mehmet Özdilek ve ismini şimdilik hatırlayamadığım onlarca teknik direktörle çalışma şansı buldum.
Siyaset ve sanat dünyasından da çok sayıda tanıdığım ve görüştüğüm insan var. Tek tek isimlerini yazarak sizi sıkmak istemem. Özetle, mesleğim icabı neredeyse Antalya’nın 3’te birini tanıyor veya bir şekilde görüşmüşlüğüm var.
Bu kadar geniş bir tanıdık kitlem olmasına rağmen bugüne kadar bir tek kişiyle oturup baş başa yemişliğim, içmişliğim yok. Hiç oturup dertleşmedik. Hiç oturup gelecek hayalleri kurmadık. Teklif gelmedi mi? Elbette geldi. Ancak nazik bir şekilde hep reddettim. Zira bir gazetecinin, siyasetçi, spor adamı, sanatçı kısacası göz önünde olanlarla oturup, yemesine, içmesine karşıyım. İçkili sofralarda kurulan dostluklar hem sağlıklı olmuyor, hem de benim açımdan etik değil. Kurulan dostluklar bana göre gazetecinin haber alanını daraltır. Bazı gazeteciler “Yer içerim, istediğim haberi de yaparım” diyor. Ben buna inanmıyorum. İnsan oturup kalktığı bir insan hakkında olumsuz yazı yazamaz. Yazmaya utanır. Haliyle gazetecilik mesleğini tam anlamıyla icra edemez.
Bugüne kadar sayısız davete katıldım. Ama yukarıda sözünü ettiğim gibi bu davet hiçbir zaman iki kişilik olmadı. Yanımızda birileri mutlaka oldu. Bu nedenle dönüşte istediğimi yazdım, yazmaya devam ediyorum. Sanırım böyle davrandığım için de bugüne kadar ismim hiçbir şaibeli işe karışmadı. Bundan son derece hoşnudum.
Neden böyle bir yazı yazma gereği duydum. Bizim meslektaşlar sürekli şu başkanla, şu siyasetçiyle, şu sanatçıyla yemekteydim. Veya “Bu kişiler arkadaşım olur” der durur. Ama benim hiçbir zaman böyle arkadaşlarım olmadı. Yukarıda dile getirdiğim gibi yemişliğim, içmişliğim de olmadı. Haliyle mesleğimi hiçbir baskı altında kalmadan sürdürebiliyorum. Bunu bütün meslektaşlarıma da öneriyorum. Deneyin bakın siz de bana hak vereceksiniz.