Sizin çocuklarınızda milli şuur yok..

23 Nisan’da sadece Türkiye bir “Çocuk bayramı” kutluyor..

Bu kutlamada dünya çocuklarını da aralarına alıyor ve toplumlar birbirini çocukken tanımaya başlıyor..

Böylesine güzel bir etkinlikte “tek eksiğimiz, milli bilinç”..

Milli bilinç bizde yok mu?

Hiç sanmıyorum..

“Milli bilinç” sahibi bir toplum olsaydık, bu ülke TÜSİAD’a, Paralel’e ve bunlara uşaklık eden siyasetçilere prim verir miydi dersiniz?

Peki, “milli bilinç nasıl oluşturuluyor?”

Bunu size “daha önce iki kez yazdığım bir yazıyı” yeniden vererek anlatacağım..

Bir Japon heyetin, bizimkilerin beynine kazınması gereken bir “eğitim dersi” bu..

Umarım, birileri anlar..

 

……………………

 

Uzunca bir süre önce..

Türkiye'ye Japonya'dan bir eğitim heyeti gelir..

Temas ve incelemeler yapacak, neticeyi yetkililere aktaracaktır..

Gerektiği kadar da ikili işbirliği gerçekleştirilecek..

Japon heyeti yurdumuzun bazı bölgelerinde gerekli incelemelerini yapar..

Sonra Bakanlıkta toplanırlar..

Heyetin hakkımızdaki tespiti ilginçtir:

“Sizin çocuklarınızda milli şuur yok.."

Bizimkiler şaşırır..

“Bizim çocukların damarlarındaki kan milli duygumuzun kaynağıdır” demek isterler..

Ama, yine de fazla ses çıkarmazlar..

Ne de olsa onlar misafirdir..

Bizimkiler sorar; “Peki, sizin gençlerinizde milli şuur var mıdır?”

Japon uzmanlar anlatmaya başlar:

“Biz çocklarımıza ilkokula başlamadan ‘şok testler’ uygularız..

Mesela uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir, bir tur yaptırırız..

Çok katlı yollardan da geçen tren, onları şöyle bir sarsar..

Mini mini çocuklarımız teknolojinin bu baş döndürücü neticesini görerek bir şok olurlar..

Sonra..

Hiroşima'ya götürürüz..

Bölgeyi aynen koruyoruz..

Bombalanmış bu bölge hakkında bilgilendirir; değil hayvan, bitkinin bile yeşermediğini gösteririz..

Ve deriz ki;

‘Eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz, vatanınız işte böyle düşmanlar tarafından alınır..

Hiçbir canlı yaşayamayacak biçimde size bırakıp giderler..

Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek yeni vasıtalar yaparsınız..

Gerisi sizin bileceğiniz iş..’

Çocuklarımız bununla ikinci bir şok daha yaşarlar..

Sizlere şunu hatırlatalım ki..

Türkiye'de birçok teknik elemanımız bulunmaktadır..

Bunların herhangi birine bu konuyu sorabilirsiniz.."

Bizimkiler şaşkınlık içinde sorarlar:

“Peki, ya Türkiye için tespitiniz var mıdır?”

Japonlar, “elbette var” der ve anlatmaya başlarlar:

“Üstelik, bizimkinden çok daha önemli..

Bir tanesi Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölge..

Bu bölge gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile..

Bir metre kareye altı bin merminin düştüğü savaşta, Türk'ler her şeye rağmen galip çıkıyor..

Olamayacağı olur hale getiriyorlar..

En son teknolojiye ve donanıma meydan okuyarak, inancın galip geldiğinin ispatını yapıyorlar..

Üstelik karşılarında tek bir düşman değil, müttefik güçler; sizin tabirinizle yetmiş iki millet varken..”

 

……………………

 

Evet metrekareye 6.000 mermi..

Bileniniz var mıydı?

Çanakkale savaşının 100. yılındayız..

10 binlerce insanımız can verdi ve bu ülkeyi bıraktı bizlere..

300 metrekarelik bir tepe için 2 gece savaşıldı..

Metrekareye 50 ölü düşüyordu..

Cerrahpaşa’dan gelen 130 son sınıf öğrencisi gönüllünün hepsi o tepede şehit oldu..

Tıbbiye o sene mezun veremedi..

Anlatacak çok şey var bu savaşta..

Oradan geçen varsa, tepelere kazınmış o yazıyı bilir:

“Dur yolcu, bilmeden basıp geçtiğin bu toprak, bir devrin battığı yerdir..”

“Kirlenmiş siyaset” manzaralarıyla yetiştirmeye çalıştığımız çocuklarımıza..

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birinin heyeti tarafından verilen bu “milli şuur”la ilgili “eğitim dersi”nden, bir şey anladınız mı acaba?

Metrekareye düşen 6 bin mermiye rağmen var edilen bu ülke..

Metrekareye 6 bin kişi düşen çıkarcı ve sahtekarlarla..

Varlığını ne kadar sürdürebilir dersiniz?

Eğer çocuklarımıza “milli şuur”u kazandıramazsak..

Kalan varlığımızın varlığı da pek uzun sürmeyecek..

Benden söylemesi..

“Çocuk Bayramı”mız kutlu olsun..