SOKAKTA "KUDUZ" CAN ALMAYA DEVAM EDİYOR

Uzunca bir süredir insanların sosyal medyada karşı karşıya geldiği bir konu bu. Uzlaşan yok, tartışma çok bir tane çözüm önerisi bile kimseyi memnun etmiyor. Birilerinin sokak hayvanlarını korumak ile onlardan görülen zarar arasındaki farkı artık anlatması gerekiyor. Bakın ortada bir sorun var ve bu sorunu insanlar ayrıştırmadan direkt olarak bütüncül şekilde ele alıyor. Sorunu ayrı, mevcut durumu ayrı ve değer kavramını ayrı ele alarak bunları anlatacağım. Peşrevi kısa tutup başlayalım yazmaya.

Kuduzu bilmeyen o kadar çok insan var ki öncelikle buna değinmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde yayıncı bir genç olan Enes Aslan tarafından kuduz, kuduzun sonuçları ve tedavi yöntemlerinin net bir şekilde açıklandığı bir video yayınlandı. İşte asıl dikkatler ise o tarihten sonra bu olaylara verilmeye başlanmış olmasıydı.

Peki tedavi edilmemiş bir kuduzun ne gibi riskleri var? Alternatifsiz tek seçenek: Ölüm, kaçışı yok! Zaten bugüne kadar da 15-20 kişi dışında kaçabilen de olmadı. Tamamı 15-20 insan. Hepsinin ortak noktası ya Milwaukee Protocol ya da Recife Protocol ile tedavi edilmiş olmalarıydı. Yani hastalıktan kurtulma şansı %0. Evet 0 yanında virgül olmayanından...

Sorun: Başıboş köpeklerin aç kalmaları ve kontrolsüz bir şekilde üremeleri dolayısıyla çocuk-yaşlı demeden saldırıya maruz kalan insanların olması.

Ortaya çıkan durumlar ve mevcut durum ise gözden kaçırılıyor. Bir grup hayvan haklarını koruduğunu iddia ediyor ama ortada bir de rant kaygısı var. Bunun yanında ise insanların travma yaşadığı ve ölümle sonuçlandığı olaylar var. Bir yandan bu canlıların da yeterince iyi beslenememesi dolayısıyla saldırdığı insanlar var. Bakın tekrar etmekte fayda var. Ortadaki bu sorunu dile getirmek ve çözüm arayışı içinde olmak hayvan hakları koruyucuları tarafından sokak hayvanlarını öldürecekler, zehirleyecekler şeklinde empoze edilebiliyor. Sorunu ayrı, var olan durumu ayrı değerlendirecek olursak işte ancak o zaman çözümleri konuşabiliriz.

Gelin birlikte bu sorunun boyutlarına beraber bakalım. Size birkaç haberi aktaracağım. Bunlar son 1-2 hafta içinde meydana gelen örneklerden oluşacak. 

Tekirdağ’da 8 Kasım’da kendisini kovalayan köpekten kaçan çocuk otomobilin altında kalarak ağır yaralandı.

Bitlis’ten 9 Kasım 14.30 saatlerinde bir aileyi hüzne boğan ancak pek gündeme getirilemeyen haber daha gelmişti. Başıboş köpekler tarafından ısırılan 12 yaşındaki Mustafa Erçetin vefat etti. Ailenin durumunu düşünebiliyor musunuz? 12 yaşında çocuğunu, sorun olarak bile kabul etmek istemeyen bir kitle tarafından savunulan hayvan hakları koruyucuları yüzünden -hayvan hakları ile koruyucu önlemler alınmasını birbirine karıştıran insanlar yüzünden demek daha doğru olacak-, görevini yapamayan belediye yüzünden, zamanında bu duruma müdahale edemeyen yetkililer yüzünden kaybediyor.

Yine tarihler 9 Kasım’ı gösteriyor. Olay değişmiyor şehir değişiyor. Adıyaman Üniversitesi’nde vize sınavlarından çıkan genç bir öğrenci yaklaşık 10 köpeğin saldırınca uğruyor. Elimdeki en hafif görüntüyü paylaşmak istiyorum. 

Kocaeli Üniversitesi’nde 9 Kasım 23.30 sıralarında KYK yurdumda kalan genç bir kızın çevresindeki köpeklerden kaçarken çığlıklar içinde yardım istediği anlar kayıt altına alınarak sosyal medyada paylaşıldı. Travma mı arıyorsunuz? Bir Psikolog olarak nelere sebep olabileceğini ve bu travmanın nesillere aktarılabilen bir şey olduğunu belirtebilirim. 

16 Kasım tarihinde Ordu’da bir temizlik görevlisi köpekten kaçarken arabanın altından kalarak canından oldu.

Bunların dışında ise Konya Milletvekili Sn. Abdulkadir Karaduman başıboş köpek sorununu TBMM kürsüsüne şu sözlerle taşıdı:

“Son 1 ayda 27 vatandaşımız köpek saldırılarıyla hayatını kaybetti. Sokaklarımız ne yazık ki güvenli değil, yaşamı tehdit eden bu sorunun çözümsüz bırakılması kabul edilemez.”

16 Kasım tarihinde ise Adıyaman’da 2 farklı mahalle kuduz dolayısıyla karantinaya alındı. Hayvan sevmek ile soruna sahip çıkmak aynı şeyler değil. Birilerinin artık bunları topluma ve bizi yönetenlere doğru anlatması ardından çözüm istemesi gerekiyor.

Sorun ayrı, talepler ayrı olabilir. Bu elbette herkesi kutuplaştırabilir. Ancak farklı kutuplarda olmak ortak çözümü bulmamak için bir sebep değildir. 27 ayrı can. 27 farklı aile...