Sosyal medya çıktı mertlik bozuldu
Biz bitkiye, böceğe, yere, göğe bile hürmet eden Şaman davullarında ses bulmuş; ataya, ana-babaya, töreye, eşe hürmeti şiar edinmiş görklü çadırlarda soluklanmış; güzelliği sözleriyle günümüze remz etmiş bir incelikler peygamberinin ümmeti olmuş; bırakın insanı kurda kuşa bile değer verip vakıf kuran Osmanlı zarafetinde hayat bulmuş bir medeniyetken şimdi bize ne oldu da küfrü meşru sayar olduk? Ağzımızdan salyalar akıta akıta pervasızca söver sayar olduk?
Sosyal medyada sahte kimliklerin ardına gizlenerek içindeki çirkinlikleri aksettiren insanların başlarda eğitim düzeyi düşük gibi yorumlar yaparken şimdi geldiğimiz noktada artık eğitimli insanların da maalesef hakaretamiz bir üslup kullandığını görüyoruz. Küfür, hakaret, argo, insanların şahsını hedef alan her türlü saldırı moda haline gelmiş durumda. Üstelik bu bir eğitim sorunu olmanın da ötesine geçti. İçlerindeki kini, hazımsızlıkları insanlara küfrederek tatmine çalışan bu insanlar hemen her eğitim grubundan.
Toplum olarak öyle örneklere rastlıyoruz ki insanlığımızdan utanıyoruz zaman zaman. İşte bunlardan biri de birkaç gün önce yargıya taşınan bir olay. Ayasofya Camisi’nin açılışına katılıp fotoğraf çektiren Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, 15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybeden İbrahim Yılmaz’ın eşi Esma Kılıçaslan ve yine 15 Temmuz gecesi yaralanan Adviye Gül İsmailoğlu’na Saadet Partisi Tokat Merkez İlçe Başkanı Ebubekir Savaşan sosyal medya üzerinden oldukça çirkin bir biçimde hakaret ediyor. Meseleye ne tarafından bakarsak öfkemiz o kadar artıyor.
Öncelikle bir erkeğin fütursuzca kadına sözlü cinsel tacizi ile karşı karşıyayız. Şehitlik mertebesinin yüceliği, hele de şehit aileleri bu toplumun bir emanetiyken bir şehit eşine bu saldırının yapılması toplum vicdanını ayrıca sarsmakta. Kim yaparsa yapsın affedilemez bir hakaret varken ortada üstelik bunu bir partinin temsil makamındaki birinin yapması kabul edilebilir değil. Biraz daha ileri gidelim her fırsatta toplumun hassasiyetleri ve değerleri üzerinden söylem geliştiren SP’nin ilçe başkanı olması da olayın başka bir boyutu.
Geldiğimiz noktada bir kadın, bir öğretim üyesi, bir anne, şehit hassasiyeti taşıyan bir Türk vatandaşı ve insan olmanın onuru ile yaşayamaya çalışan biri olarak bu hakareti kınıyorum. Bu vesileyle hazırlanan sosyal medya düzenlemesini birilerinin dediği gibi kişilerin özgürlüğüne müdahale değil tam aksine bireylerin kişilik haklarına saygı tesisi olarak gördüğümü ifade ediyorum.
Köroğlu ile başladık yine onun gür sedasıyla bitirelim:
“Bir yiğit, ‘benim’ diyende
Kaynayıp da coşmamalı
İşin icrasın bilmeyen
Hiç haddinden aşmamalı.”
Sosyal mecraları kullanmayı bilmeyen içindekini dökme aracı olarak görerek haddini aşanlar için son sözü Mehmet Akif Ersoy ile kuralım:
“Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren
Bırak kardeşim tahsili; git önce edep, haya öğren.”