Şu bizim hacı!..

Abone Ol

Hoca’dan konu açmak istedi susturdum.
Durur mu?.
”Sen ha babam yaz, ben konuşmayayım öyle mi?.” dedi, içinde ne varsa döktü.
Belli ki boğazına kadar dolmuş bizim hacı..
Hoca efendiye de fena halde bozuk.
Bozukluğunun sebebinin de belediyeye gelen son haciz olayı..
“Hoca efendi millete yedirir yedirebildiğini ama ben yemiyorum artık arkadaş” diye başladı söze bizim hacı..
“Senin evine icra gelecek olsa, o memurlar mesai bitiminden sonra mı gelir mesai içerisinde mi” demesiyle “Hop orada bir dur evime ne icra memurları” demek için yerimden şöyle bir kalkıyor gibi yeltendim..
“Tabi ki Allah düşman başına bile vermesin” diye düzeltti.
Devam etti.
“100 milyara yakın alacağı olan birisi akşam saatlerinde icra memurlarıyla, hamalları ve kamyonu belediyenin önüne dayıyor. Bit pazarında bile satılmayacak televizyon ve buzdolaplarını alıyor. Hoca efendi de bunlar yapılırken gülerek fotoğrafını çektiriyor” diye makineli tüfek gibi sıraladıkça sıralıyor bizim Hacı..
“Üstat. O ayaklar koktu. Ucuz şov bunların adı” dedi ve durakladı..
“Bu Hoca efendi değil midir ki 100. Yıl Projesinin iptali için yüklenici firmaya milyarlar ödeyen? Sen kimin parasını kime veriyorsun arkadaş diye hangimiz bas bas bağırdı?.”
“Antkart için yaptığı?.”
“Sırf Menderes Türel o sistemi getirdi diye isim değiştirip, Halkkart adı koyup, Antalya’nın şehir içi ulaşımını arap saçına çeviren Hoca efendi değil mi ki Ağır Cezalarda yarılanmakta olan?.”
E bunları biliyoruz bilmediğimiz bir şeyler söyle demeye kalktım.,
Kime ne diyeceğiz ki?
“Söyle bana üstat. Lütfen söyle.. Rahmetli Yener Ulusoy döneminden bugüne kadar hangi belediye başkanı yolsuzluklar, usulsüzlükler, rüşvet skandalının içerisinde yer aldı ki? Kim bu rezaletlerle anıldı?. Ne Hasan Subaşı, ne Bekir Kumbul ne de Menderes Türel. Varsa yoksa Hoca efendi.. E o zaman adama sorarlar sen hiç aynaya bakmıyor musun diye öyle değil mi?” demesiyle, “Öyle, öyle” dercesine kafamı salladım.
“Ya tüm bunlara rağmen hala şu mübarek ramazan ayında milletin arasına karışıp, iftar yemeklerinde göstermelik dolaşıyor ya, ona yanıyorum” demez mi?
Nasıl yani imasıyla yüzüne baktım..
“Sen Hoca efendinin oruç tuttuğunu mu sanıyorsun” cevabını yüzüme yapıştırıverdi..
Dayanamadım konuşmalıydım..
Tam, “Oruç tutmak zorunda mı ki” diyecektim.
“Kimin ne yaptığı kimseyi ilgilendirmez de, iftar yemeklerinde oruçlu edası gibi bir haller alması garibime gidiyor arkadaş.”
“Sen daha göreve başladığının ikinci ayında belediyen rüşvet skandalıyla çalkalanacak. Bismillah bile demeden o rüşvet rezaletinden dolayı bir bürokratın ile bir meclis üyen istifa edecek. Ve her seferinde de kendini sütten çıkmış ak kaşık gibi göstereceksin öyle mi?.”
“Sırf inat uğruna ant ibaresini yok edeceksin. 20 günde kurulan, kurulduğu günden bu yana uygulamalardan yaka silken vatandaş muhatap bulamayacak. Savcıları hakimleri o vatandaş göreve çağırmaz da ya ne yapar.”
“Yürü be hacı. Kim tutar seni” diyecek oldum eliyle suskunluğuma devam etmemi işaret etti.
“Bu hoca efendinin suyu ısındı arkadaş. Isındı ısınmasına da daha ilk günden başlattığı iftira kampanyalarına 4.5 yıl geçmesine rağmen hala devam ediyor yahu. Bir de okumuş, mürekkep yalamış, profesörlük mertebesine erişmiş birisi olacak. Ayıp ya ayıp.. Son haciz olayı onun koca bir ayıbından ötesi değil” dedi, kapıyı vurup, çekip gitti.
Ardından baka kaldım..
Arkasından bakılması gerekene bakılır da, teneke takılması gerekene de yeri ve zamanı geldiğinde o teneke takılır.
Sıkma canını sen hacım..