SU HAYATTIR ANCAK "S.O.S." VERİYOR

Abone Ol

Son günlerde İzmir, Muğla, Aydın gibi iller günde on saate varan su kesintileriyle başı çekiyor. Bu durum bize tek bir soruyu sorduruyor: Ne yapmalıyız?

Dünya nüfusunun yüzde 40’ını barındıran 80 ülke su sıkıntısı çekiyor. 1940-1980 yılları arasında su kullanımı iki katına çıktı. Nüfus hızla artıyor ama su kaynakları sabit. Bu yüzden suya olan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Bugün yaklaşık 1.1 milyar insan temiz içme veya kullanım suyundan yoksun.

Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi verilerine göre kuraklık, insanlık için en büyük tehlikelerden biri. Fırtına, sel, deprem... Türlü afet yaşıyoruz ama son 50 yılda en çok insan kaybı kuraklıktan olmuş, biliyor muydunuz?

Ülkemizde “su stresi” yaşayan şehirlerin sayısı her yıl artıyor. İklim krizi ve küresel gıda krizinin temelinde de su var. Su, yaşamı korumak için en gerekli olan şeylerden biri. Ama ona zarar vermek çok kolay. Toprağı, güneşi, rüzgârı tutuklayamazsınız ama suyun yönünü değiştirebilir, onu kirletebilir, çalabilirsiniz. İşte bu yüzden suyu korumak için yasaların yardımına ihtiyacımız var.

Dünyada su kaynakları hızla tükeniyor, su kalitesi azalıyor. Ülkemizde de tablo kaygı verici bir noktaya ilerliyor. Su ve toprağın aşkı ne kadar kuvvetliyse, doğa ve insan hayatı da o kadar güçlüdür.

Su, insan için olduğu kadar doğa ve tüm canlılar için de en temel ihtiyaçtır. Bol olduğunda kıymetini bilemediğimiz suyun yokluğu, ölüm demektir. Vücudumuzun en çok ihtiyaç duyduğu besin maddesi sudur. Kalori içermez, ama onsuz hayat olmaz. Vücudumuzun her hücresi, dokusu, organı suya muhtaçtır.

Bilim insanlarına göre dünyanın dörtte üçü suyla kaplı. İnsan vücudu büyük oranda sudan oluşur; yetişkin bir insanın ortalama %60’ı sudur. Yaşlandıkça su oranı azalır, yağ oranı artar.

Türkiye’de 25 su havzası bulunuyor. Her havza farklı sorunlar taşıyor. Antalya’da içme sularının %98’i yer altı sularına bağlı. Bu sular Toros Dağları’nın karstik yapısından ve oradaki yağış ile kar erimesinden besleniyor. Ancak son yıllarda karlar mevsim normallerine göre daha erken eriyor. Bu da yer altı suyu kaynaklarının yenilenme kapasitesini düşürüyor.

Peki neler yapılabilir?

Evde: Damlayan musluğu onarmak, kısa duş almak, makineyi tam dolmadan çalıştırmamak.

Bahçede: Sulamayı güneşin tepede olmadığı saatlerde ve damla sulama ile yapmak.

Yağmur suyunu değerlendirmek: Çatılardan gelen yağmur suyunu bahçe ve temizlikte kullanmak.

Altyapıyı düzeltmesi: Şehir şebekelerinde kaybolan suyun neredeyse yarısı boru kaçaklarından gidiyor. Bunları yetkililerine bildirmek çok önemli.

Tarımda değişim: Vahşi sulamadan damla sulamaya geçmek, kuraklığa dayanıklı bitki türleri ekmek.

Sanayide geri dönüşüm: Kullanılan suyun yeniden arıtılıp tekrar kullanılması zorunlu hale getirilmeli.

Toplumsal bilinç: Okullarda, medyada ve mahallelerde su bilinci kampanyaları düzenlenmeli.

Su, geleceğin altını ya da petrolü değil; geleceğin varlığı ya da yokluğu. Biz onu korumazsak, o da bizi terk eder.

Unutmayalım: Suyun kıymetini anlamak için susuz kalmayı beklemeyelim.

Su gibi aziz olun.