Şükür kavuşturana

Kentimiz geçtiğimiz haftalarda sevindirici bir gelişmeye tanık oldu. İl Özel İdare binamız nihayet yıkılıyor. Gazetemizde de yer alan habere göre Sayın Menderes Türel, binanın yakın bir zaman içinde yıkılacağı müjdesini vermiş.
Şükür kavuşturana diyelim. Bu günleri de gördük. Kentin ortasında soğuk savaş dönemini hatırlatan korkunç heybetiyle dikili duran o bina artık yıkılıyor. Atsan atılmaz, satsan satılmaz bu bina yıkılmasın diye nice demeçler veren STK'ları da bürokratları da gördü bu kent. Yıkmayalım da ne yapalım diye sorunca da ses yok.
Kimse kendini kandırmasın bu binanın kent mirasıyla falan bir ilgisi yoktur. Kent mirasına girmeye layık bir binanın üç beş kolonu patlak olmaz. Bakın sekizyüz yıllık camiler sapasağlam ayakta. Bu binayı bıraksan sekizyüz yıl değil seksen yıl bile ayakta kalamaz.
Evet bu bina kentte yaşayan insanların belleğinde bir yer edinmiştir. Bu ise onu kent mirasına sokmaya yetmez. Eski mezbaha da kent belleğinde bir yere sahipti. Hatta muhit olarak adı hala yaşıyor. Sırf öyle diye hayvan kesimlerini orada yapmaya devam mı etseydik? Döşemealtı’ndaki modern mezbahayı hiç mi kurmasaydık.
Konyaaltı plajlarındaki obalar da kent belleğinde bir yere sahip. Onlar bir yere sahip diye öylece kalsalar daha mı iyiydi? 2014'ün Antalya'sında derme çatma barakalarla dolu bir plajda mı denize girseydik?
Şimdi asıl soru buraya ne yapılacağı? Zannediyorum ki bir iki aya kalmaz dedikodular başlayacaktır. Buraya 300 katlı rezidans yapılacak. 1000 yataklı ultra lüks otel yapılacak türünden lafları çok duyacağız. Ama vatandaşın karnı bunlara toktur. Melteme 300 katlı bina yapılmamıştır. Vatandaş da oradan gelip geçtikçe bu dedikoduyu çıkartanların kulaklarını çınlatmaktadır.
Asıl konu buraya ne yapılacağı değildir. Asıl konu buraya yapılacak şeyin elli yıl sonraki Antalya Büyükşehir Belediyesince yıkılıp yıkılmayacağıdır. Yani elli yıl sonra bu kentte yaşayanlar buraya yapılacak olan binanın ya da peyzajın artık gereksiz olduğunu düşünüp ondan kurtulmak mı isteyeceklerdir? Yoksa onu bir elli yıl daha yaşatmanın derdinde mi olacaklardır. İşte asıl konu budur.