Makina Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca, Türkiye’nin su kaynaklarının hızla tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu dile getirdi. Atmaca, “İklim krizi, artan endüstriyel üretim, hızlı nüfus artışı, şehirleşme, tarım ve turizmdeki kontrolsüz su tüketimi gibi faktörler, ülkemizin temiz su kaynaklarını sürdürülemez bir noktaya taşıyor. Kaynaklarımızın geleceğini garanti altına almazsak, hem çevresel hem de toplumsal açıdan çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Özellikle su krizi, enerji krizinden farklı olarak alternatif çözümü olmayan bir mesele. Enerji kaynakları tükenirse, yenilenebilir enerji gibi seçenekler devreye sokulabilir; ancak tükenen su kaynakları için hiçbir çözüm mümkün değil. Bu durum, alınacak tedbirlerin aciliyetini ortaya koyuyor” dedi.
‘Tablo daha vahim olabilir’
Prof. Dr. Atmaca, Türkiye’nin yıllık kullanılabilir su miktarına ilişkin DSİ verilerini hatırlatarak, “2020 yılında kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.652 metreküp olarak hesaplanmıştı. Ancak bu miktar, sadece iki yıl içerisinde 1.322 metreküpe kadar düştü. Artan nüfus ve bilinçsiz tüketim devam ederse, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı projeksiyonlarına göre 2030’da bu rakam 1.200 metreküpe, 2040 yılında 1.116 metreküpe, 2050 yılında ise 1.069 metreküpe kadar gerileyecek. Bu veriler, ülkemizin su fakirliği riskiyle karşı karşıya olduğunu açıkça gösteriyor. Eğer bugün gerekli önlemleri almazsak, bu tablo çok daha vahim bir hal alacak. Kaynaklarımızı verimli ve kontrollü kullanmak, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına en büyük sorumluluğumuz” ifadelerini kullandı.
Kontrolsüz tüketime dikkat çekti
Atmaca, tarım ve turizm sektörlerinde yeraltı sularının kontrolsüz bir şekilde kullanıldığını belirterek bu durumun büyük bir kayıp olduğunu vurguladı: “Tarım ve turizm gibi sektörlerde, bilinçsiz ve denetimsiz açılan sondaj kuyuları en büyük tehlikelerden biri. Yeraltı sularımız her geçen yıl daha derine çekiliyor. Bu durum sadece su kaynaklarının tükenmesine değil, aynı zamanda enerji israfına da neden oluyor. Çünkü daha derinlerden su çekmek için kullanılan kuyu pompaları ciddi oranda enerji tüketiyor. Kaçak kuyuların tespiti için etkili denetim mekanizmaları oluşturulmalı. Standart elektrik tüketimindeki artışlar takip edilerek ruhsatsız kuyular belirlenebilir. Ancak bu denetimlerin başarılı olması için kurumsal iş birlikleri büyük önem taşıyor. Denetim yapılmadan sürdürülen bilinçsiz sondajlar, kaynaklarımızın tamamen tükenmesine davetiye çıkarıyor.”
‘Turizmde bu oran daha fazla’
Turizm sektöründeki yüksek su tüketiminin de kritik bir sorun olduğunu vurgulayan Atmaca, büyük otellerin su kaynaklarına olan etkisinin dikkat çekici boyutlara ulaştığını ifade etti: “Turizm tesislerinde özellikle kontrolsüz peyzaj sulamaları ve klimaların soğutma kulelerinden buharlaşan su miktarları çok büyük sorun teşkil ediyor. Sadece bir otelin soğutma kulelerinde, bir saatte havaya buharlaşan su miktarı 14 metreküpe kadar çıkabiliyor. Üstelik bu miktar ikame edilirken hazırlanan suyun şartlandırma sürecinde de yaklaşık 4 metreküp su atık hale geliyor. Yani tek bir turizm tesisinde yalnızca klima sistemlerinden kaynaklanan su kaybı, bir saatte 18 metreküpe ulaşabiliyor. Buna havuzlardan buharlaşan suyu da eklediğimizde, sektörün toplam su tüketiminin boyutlarını anlamak mümkün. Turizm tesislerinin su tüketimini azaltmak için peyzajda kurakçıl bitki tercihine yönelmek, havuz kapasitelerini düzenlemek ve iklimlendirme sistemlerinde verimliliği artırmak gibi önlemler alınması gerekiyor. Ayrıca, bu sektör için kota bazlı uygulamaların devreye girmesi kaçınılmaz.”
‘Tarımda verimsiz kullanılıyor’
Atmaca, tarımsal sulamanın ülkemizde su tüketiminin en büyük payını oluşturduğunu belirterek, bu alanda modern sulama sistemlerine geçişin hızlandırılması gerektiğini söyledi: “Ülkemizde kullanılan toplam yıllık suyun yüzde 77’si tarımsal sulamada tüketiliyor. Ancak bu tüketim, çoğu zaman verimsiz yöntemlerle gerçekleştiriliyor. Tarımda kullanılan suyun maliyetinin ödeniyor olması, kaynaklarımızın bilinçsizce tüketilmesini haklı çıkarmaz. Ürün cinsi ve miktarına göre kota bazlı bir sistem oluşturulmalı. Özellikle aşırı su tüketen ürünlerin ekimi kısıtlanmalı ve otomasyona dayalı sulama yöntemleri teşvik edilmelidir. Tarlalara kullanılan suyun miktarını anlık takip eden sistemler kurulmalı ve kota aşımlarına karşı caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. Bu tür önlemler, hem suyun daha verimli kullanımını sağlayacak hem de uzun vadede kaynaklarımızın korunmasına yardımcı olacaktır.”
‘Mevzuatlar hazırlanmalı’
Atmaca, su kaynaklarının korunmasının ulusal bir öncelik olması gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: “Su krizi, bugün önlem alınmazsa yarının en büyük felaketlerinden biri haline gelebilir. Özellikle tarım ve turizm gibi yüksek tüketim yapan sektörlerde kota uygulamasına yönelik mevzuatlar derhal hazırlanmalı. Bu düzenlemeler, suyun kullanımında tasarruf sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda kaynaklarımızın sürdürülebilirliğini de garanti altına alacaktır. Bilinçsiz sondajlar, kontrolsüz su tüketimi ve verimsiz sistemlerle devam edersek, gelecekte çocuklarımıza miras bırakacak su kaynaklarımız kalmayabilir. Bugün atılacak adımlar, geleceğin teminatı olacaktır. Unutulmamalıdır ki tükenen su kaynaklarının yerine konabilecek hiçbir alternatif bulunmamaktadır.”
MMO/Bülten
---