Tanıtım nasıl olur?

Abone Ol

Antalya’ya gelen turistlerin çok büyük bir kısmı deniz-kum-güneş için geliyor. Otele kapanıyor. Yiyor, içiyor, denize giriyor, güneşleniyor, üçüncü sınıf diskolarda eğlenip ülkesine geri dönüyor. Az biraz dışarı çıkanlar ise şöyle bir gezmekle yetiniyor.
Kentimize düşük gelirli, para harcamayı sevmeyen turistler geliyor. Yani pazarımız bu. Fiyatlarımız düşük zira rakibimiz olan ülkeler çok yaman. Düşük gelirli kesime Antalya’nın nesini anlatacaksınız?
Ayrıca Antalya’nın deniz-kum-güneş dışında tanıtılacak nesi var? Sahip olduğumuz birçok tarihi güzelliğin kaç tanesi gerçekten gezilmeye değer nezihlik ve düzende? Kaç tanesi bu anlamda tanıtılmaya değer?
Paris’e giden adam Paris’e gittim diyor. Fransa’yı gördüm diyor. Antalya’ya gelen adam tatile gittim diyor. Tanıtımda önemli olan şey ne tanıttığınız değil, hedef kitlenizin o tanıttığınız şey hakkında kafasında nasıl bir imaj uyandığıdır. Antalya için deniz-kum-güneş imajı dışında bir şey uyanmamaktadır. Antalya, beş parasız Ruslar dışındaki insanlar için herhangi bir yerdir. Ama Venedik herkes için Venedik’tir.
Mısır denince aklımıza piramitler gelir, antik Mısır medeniyeti gelir, firavunlar gelir. Hâlbuki gerçek Mısır bu değildir. Gerçek Mısır’ın nasıl bir yer olduğunu kaç aydır televizyonlarda izliyoruz.
Peki ne yapmalıyız? Antalya’yı klasik anlamıyla “tanıtmamalı” onun yerine ülkemiz için topyekun bir marka imajı oluşturmalıyız. Onun yolları da bellidir. Amerika’yı bir kez daha keşfetmeye gerek yoktur.
Gene Mısır’dan örnek verelim. Yıllar önce Mısır’da köktendinciler saldırı düzenleyip bir otobüs turisti öldürdüler. Mısır’ın turizmi bitme noktasına geldi. Adamlar hiç uğraşmadılar. Gittiler Hollywood’a bastılar parayı iki üç tane mumya filmi yaptırdılar. Bazı yazarlara bastılar parayı antik Mısır’ı anlatan kitaplar yazdırdılar. Hatırlarsanız bir dönem Ramses kitapları furyası vardı. Şimdi kaldı mı?
İşte Mısırlılar akıllarını kullanıp batmakta olan turizmlerini yeniden ayağa kaldırdılar. Biz de böyle yapmalıyız. İstanbul’un fethini anlatan, Hitit tarihini anlatan, Likya tarihini anlatan filmler yaptırmalı, kitaplar yazdırmalı, dünyada bunu bir furya gibi yaymalıyız. Bu da ancak merkezi planlama ve uygulamayla olur.
Onun dışında üç beş afiş bastırıp, otobüslere astırmakla, yabancı kanallarda reklam filmi yayınlatmakla kimsenin aklını çelemeyiz. Bu işleri bırakalım.