Tarımda Türkiye Yüzyılı Çalıştayı yapılmış-II

Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bakanımız Sayın Kirişçi’nin “Tarımda Türkiye Yüzyılı Çalıştayı”nda yaptığı konuşmada “Düşünün, tarım ülkesi olarak bilinen bir ülkenin bir tarım kanunu yoktu, ıslahçı hakları kanunu yoktu, tohumculuk kanunu yoktu, lisanslı depoculuk kanunu yoktu, toprak koruma ve arazi kullanım kanunu yoktu. Bunun gibi 10'un üzerinde temel ve vazgeçilmez olan kanunlar, bu dönemde çıktı. Bu kanunlar yol gösterici oldu." demiş. Bahsi geçen bu hukuki düzenlemelerin olması tarımımız adına önemli avantajları beraberinde getirmiştir. Hatta şunu da ilave edelim, Üretici Birlikleri ile ilgili hukuki düzenleme de sağlandı.

Bakanımız konuşmasında tarımda çok iyi olduğumuzu, anlatma noktasında sıkıntılar yaşadığımızı, anaokulu çağındaki çocuklardan başlayıp, tüm topluma tohumun, tohumculuğun, hibritin, GDO'lu tohumun çok iyi anlatılması ve toplumun bilgilendirilmesi, kuraklığa dayanıklı çeşitler üzerinde daha fazla mesai harcanması gerektiğini belirtmiş.

Çalıştayda su konusuna da değinilmiş. Türkiye’nin kişi başı 1323 metreküp su ile dünyada su kısıtı altında yaşayan ülkeler kategorisinde olduğu, nüfusun daha da artması durumunda 1000 ila 1700 metreküp arasındaki suyun altına da inmiş olacağımıza ve tedbirler almamıza vurgu yapılmış.

İki hafta üst üste irdelediğimiz konuyu toparlamaya çalışalım.

Bakanımız gibi ben de Türkiye Yüzyılının kilit taşlarından birisinin tarım olduğuna inanıyorum. Bunun için yaklaşık 20 yıldır tarımın stratejik bir sektör olduğunu yazıyorum, her yerde ifade ediyorum ve öğrencilerimize anlatmaya çalışıyorum.

Bakanımız bir akademisyen. Tarımın içerisinden birisi ve inşallah sektörümüze iyi gelecektir. Geçtiğimiz hafta yazdığım “Maalesef uzunca bir dönem sanki tarım gelir getiren ve stratejik bir sektör değilmiş gibi algılandı.” ifadesini bir tespit olarak kabul ediyorum. Katılıyorum, ancak bunca yıldır stratejik bir sektör olarak düşülmemesi de çok üzüntü verici. O zaman stratejik bir sektöre şunlar yakışmaz mı?

-Evet Bakanımızın ifade ettiği konular oldukça önemli. Çalıştayın konuşmacıları mevzuatlarda bazı düzenlemelerin yapılması gerektiğinin altını da çizmişler. Bunları yapmak gerekir.

-Son tohumculuk kanunu ile ne kazandık, kazanımları yanında bizi dezavantajlı konuma getirdiği durumlar var mı irdelenmeli. Örneğin, yerel çeşitliliğin kaybolması ya da yabancıların eline geçmesi konusu iyi irdelenmeli.

-Stratejik kabul edilen bir sektörün en stratejik konularından birisi tohumculuktur. İthal edilen ve yurt içinde üretilen tohumlar vasıtasıyla bazı hastalıkların yayılması konusu ihmal edilmemeli. Konuyu belgesi var ya da yok diye indirgersek inanın büyük hata yaparız.

-Growtech fuarını ziyaretim sırasında, serada yetiştirilen bazı sebzelerin hastalıklarını konuştuk. Tohum ihracatı ve ithalatına değinenler oldu. Sektörün geldiği aşamaları sevinçle paylaştık. Bazıları yurt dışından gelen tohumlarla bazı virüs hastalıklarının geldiğini söylediler. Tarıma şimdi stratejik olarak yaklaşıyorsak, buna önlem almalıyız diye düşünüyorum.

-Fidecilik ve fidancılık sektörü sıkı denetimle daha sağlıklı işleyişe kavuşmalıdır. Tarımla ilgili mahkemelere düşmüş dosyaları lütfen incelettirin. Hem üreticileri, hem konunun masum kesimlerini ve hem de ülkemize büyük katkı sağlarsınız. Hakiminden bilirkişisine, üreticilerin de firma sahiplerine, avukatından akademisyenine önemli sorunları hallederiz.

-Topraklarımızın korunmasına Bakanımız da değinmiş. Peki koruyabiliyor muyuz? Tarımsal üretimin yoğun olduğu, ya da ilçe merkezlerine yakın yerleri mercek altına alınmasını öneririm. Yol yol diye diye giden tarım arazilerimiz var mı? İmar planları incelendi mi? Sürekli arazilerimiz parçalanıyor. Tarım arazisi dışına çıkmış alanlarda şov yapacağız derken, gerçek tarım alanlarını kaybetmeye devam ediyoruz.

-Ülkemiz tarımının önemli sorunlarından birisi üretici örgütlenmesi. Avrupa Birliği uyum süreçlerinde üretici birlikleriyle ilgili hukuki düzenlemeler yapılmıştı. Bu konudaki Yönetmeliğin ihtiyaçları karşılamadığını biliyoruz. Sayı Bakanım lütfen bu konuda da bir şeyler yapar mısınız?

-Elbette tarımı küçük yaştan itibaren sevdirmeye çalışmalıyız. Ancak şu örneği unutamam. İlkokula giden çocuğum, karpuza ben sebze derken, o meyve diyordu. Bir de bana öğretmenimden iyi mi bileceksin dedi. Öğretmenlerin de suçu yok. Kitaplarda öyle yazıyordu.

-Sayın Bakanım, YLSY bursları ile yurt dışına Yüksek Lisans eğitimini bir daha düşünelim. Mevcut haliyle beklenen hedefe ulaşmayacak gibi. Yurt dışını fırsat görüp dönünce Tarım Bakanlığında kalmak istemeyecek olanlar var.

-Tarım Bakanlığına yapılacak atamalarda en az Yüksek Lisans düzeyi istesek daha iyi olmaz mı? Yüksek Lisans isteyeceğimiz alanlarda kriterler koyalım. YLSY’de olduğu gibi burs da verebiliriz. Ziraat Fakültelerindeki akademik eğitimlere ve araştırmalara da katkı koyarız.

-Tarımı ilgilendiren her alanda kurumlar arası iş birliği olmalı. Bunu da kurumların keyfiyetine bırakmamalıyız. Suistimallerin önüne geçemiyoruz. Örneğin tarım alanında yurt dışındaki ortak olduğumuz üniversitelere giden öğretim üyelerine bakalım. Türkiye’mizin vizyonuyla ne kadar ilgileri var, beni anlayacağınızı düşünüyorum. Türkiye Yüzyılı, Türk Dünyası ülkelerinden bağımsız olmayacağına göre…

-Sağlık alanında önerildiği gibi tarım alanında da özel istihbarat bilgileri derlenmelidir.

-Sektör girdi temininden, satışına, ithalatından ihracatına, tarlasından toptancı haline, marketlerine kadar denetlenmelidir.

Bu konuda not düşülecek daha çok mesele var…. Satırlarımız sınırlı… Unutmayalım, tarım hayati derecede stratejik bir sektördür.