Tatilci geldi-2

Abone Ol

Ve ülke gündeminden isminin kesinlikle düşmesini istemiyorsan, ya Bodrum’a gideceksin, ya da Çeşme tarafına.
Yok niyetin hakikaten ağız tadıyla bir tatil yapabilmek.,
Ailecek o tatil günlerinde gönlünce dinlenip, keyif alabilmekse amaç aklı başında kişilerin seçeceği yerler bence Bodrum yada Çeşme dışındaki tatil yöreleridir.
Kaldığın yer denize gireceğin yerden en az 4-5 kilometre uzaktaysa.,
Çeşme gibi bir yerde kalıyorsan eğer, sabah kahvaltını yapıp, şortunu giyip, havlunu alıp gideceğin yer, Ayayorgi plajı.
Çeşme merkezine 1 km uzaklıkta muhteşem bir koy. Buradaki beach clublar gündüzleri plaj akşamları ise gece klübü . Granada , Sole-Mare , Shina ve Paparazzi adlı mekanlar bulunmakta.
Parası olana her şey bedava!..
Misal-2 Altınkum Plajı.
Çeşme merkeze yaklaşık 10 km uzaklıkta , Maldiv adalarını andıran muhteşem bir yer diye adlandırılıyor. Denizi buz gibi. Giriş ücreti 10 TL.
Pırlanta Plajı:
Çeşme’den 10 kilometre uzaklıktaki Çiftlikköy’de bulunan Pırlanta Plajı hiç kesilmeden kuvvetli ve sabit esen rüzgarı ve dalgalarıyla meşhurmuş. Tecrübeli sörfçüler için ideal mekan. Sit alanı olduğundan civara tek çivi çakılamıyor.
Cafe Ramo plajı.
Bir diğer adıyla Dalyan Koca karı plajı. İsmi sizi ön yargılı yapmasın, ama abartmıyorum ben her daim Tv ekranlarında ve gazetelerin magazin sayfalarında abartıla abartıla anlatılan Çeşme coğrafyasının denize girilen yerlerini çıplak gözle gördükten sonra, ayağımın serçe parmağını bile o denize sokmadığımı söylesem bana inanır mısınız?
Beton yığını haline gelip, Türkiye’nin önemli liman işletmelerinden birisi olarak anılan Çeşme’nin plajlarını gördükten sonra, Alaçatı’nın gündüzleri plaj akşamları ise Disco olan sahiline gidip, denize girmeye dahi niyetlenmedim.
Antalya’nın denizi ve kumuna ihanet etmeme adına bunu yaptım. Zira oraya gidip, denize girip, tatil yaptığını sananlar meğer Antalya’nın zerresinden dahi faydalanmamışlar ki bi habersizler olarak düşündüm de ondan.
Dönüşte vakit bol ya.,
Hazır şöförüm de yanı başımda.
Urla’ya uğramamak olmazdı.
Urla’ya girdiğimizde bana Çeşme’den daha düzenli, Alaçatı’dan çok daha tertipli bir yerleşim alanı olarak geldi. İmarı hakikaten Çeşme ve Alaçatı ile kıyaslandığında itina gösterilmiş.
İlçe’nin girişinde bir eczanenin önünde durdum ve plaja nasıl gidebileceğimi sordum.
Eczacı, soğuk mu, ılık mı denizden hoşlandığımızı sormaz mı?
“Fark etmez sadece görmek istiyoruz” cevabını verince, elini kaldırıp, “Soğuk deniz istiyorsanız bu tarafa, ılık deniz istiyorsanız şu tarafa gideceksiniz” demez mi?
Yarım adanın göbeğindeyiz ya. Kuzey tarafı soğuk uluyormuş, güney tarafı ılık.
Hey gözünü sevdiğimin Antalya denizi. Her yeri aynı sıcaklıkta deniziyle ünlü güzel kentim benim.
Gittik Urla’nın Kuzey tarafındaki plajların olduğu yere. İnsanlar kayalıkların bol olduğu, yosunların gezdiği denize girerek sıcaktan kurtulmaya çalışıp serinliyorlar. Sude’nin oturduğu Kafe’den iki metre önündeki denize bir bakışı var ki. Suratındaki ifadeyi tarif bile edemiyorum.
Konyaaltı plajları Urla’nın yanında Miami.
Side, Alanya, Adrasan ve Çıralı’nın denizi ve plajları gözümde tüttü.
Ve dönüş..
Özel şöförüm (Dilan) bizi Denizli’ye kadar getirdi, direksiyonu bana bıraktı. Sude ile Antalya’ya doğru süzüldük. Çavdır’ı geçtikten sonra sebze tarlasının önünde durduk. “Kendin topla, kendin tart parasını öde, al sebzeleri git” çalışmasının tezini uyguladık. Korkuteli güzergahımızda Sabit Atalay tesislerinde mola verdik. Ve Antalya’ya geldik.
(Yarın: Fethiye)