Tatilci geldi-4

Abone Ol

Ata sporu yağlı güreşi oldum olası severim.
Çocukluk çağımdan gençlik yıllarıma geçişimde Mehmet Güçlü, Reşit Karabacak, Hüseyin Çokal, Sabri Acar ne bileyim Arap Mehmet gibi başpehlivanlarının isimlerini ezberlemiştik.
Bir keresinde bizim mahallede organize edilen yağlı güreşlerde gazoz satan Hasan ağabeye yardım etmiş, bizden gazoz alan bir seyirci, kendi tuttuğu pehlivanı yenen diğer pehlivanın faullü güreştiği gerekçesiyle gazoz şişesini kafasını yapıştırmıştı.
Yıllardır beynimden gitmiyor.
Artık bu tür davranışlar da yağlı güreşte tarih oldu.
Geçen pazar sabahı çıktık yola.
Hüsnü Şahin, Mesut Kılcı ve ben, bin 850 rakıma doğru gidiyoruz.
Hem sabahın erken saati, hem de yemyeşil bir ortam. İnsanın içini bir başka açıyor.
Bizim gibi bir gününü de olsa yaylayarak geçirmek isteyenler yer yer konvoy oluşturuyor Geyikbayırı ve Çağlarca güzergahında.
Yol kenarında müşteri bekleyen gözlemecilerin yanı sıra, kendi ürettikleri sebzeleri satan köylülerin arasına sahtekarlar da karışmış, Hal’den aldıkları sebzeleri kendi üretimi ve yayla ürünü diye millete yutturmaya çalışanlara rastlamak mümkün.
Yersen..
Konyaaltı Belediyesi Feslikan organizasyonu öncesi yolları titizlikle elden geçirmiş. Fen işleri hakikaten iyi iş çıkartmış.
Feslikan’a girişleri jandarma hep tutar. Trafik akışını itinalı şekilde sağlar. Özellikle köy merkezinin her giriş çıkışları jandarmanın kontrol altındadır ve araçla tırmanırken, “Acaba bizim yolu nerede kesecekler de, merkezin neresine kadar bize geçiş izni verecekler” diye düşünmeden edemiyoruz.
Zira geçmişteki izdihamları biliyoruz ya.,
Acabalarla dolu kafamızın içi.
Yaklaşık 40-45 dakikalık bir yolculuğun akabinde Feslikan yaylasının kuş bakışı görünüşü karşımızda. Ama hiçbir yoğunluk ne bileyim jandarma kontrolü falan yok.
Şaşırdım..
Yıllar önce o yolda araç kaynar, jandarma trafik akışı için olağanüstü çaba harcardı. Bu durum eskide kalmış. Neden ki?
3 dakika sonra insanların dolaştığı, satıcıların konuşlandığı, güreşlerin yapıldığı köy merkezindeyiz.
Bulduk bir boşluk aracımızı park ettik. Bizi bekleyen Aydın Özer ile buluştuk. Köy kahvesinin çayını yudumladık.
Gölgesi serin, güneşli yerleri yakıcı.
Yaylaya gidilir de, kebap-rakı keyfinden geri kalınır mı?
Ev sahibi konumundaki Aydın Özer zaten organizasyonu çok önceden yapmış. Benim Berber Muhammed’in biladeri olan Bekir Bıcı’nın mekanına kurduk tezgahı.
Telefon elimde güreş sahasında olacağını iyi bildiğim Yaşar dostumu arıyorum.
“Kaç başpehlivan güreşe katılıyor” soruma, “Hepsi burada sayılır. 35 civarı yani” bilgisini alıyor, bu bilgiyi de masadakilere satıyorum.
Bizim masa gittikçe büyüyor. Oturanların bazıları siyasetin akil adamları konumundalar, bazıları da eskinin adayı veya başkanı. Ve tabi bir de yeni aday adayları olunca ortaya karma siyasiler oluştuğu bir masa çıkıveriyor.
Sessiz sedasız beyne not alarak konuşmaları sadece dinliyor, kavurmayı götürüyorum.
Yok şu şöyle olursa böyle olur. Falancanın adaylığı yanlış, filancanın adaylığı zaten partide destek görmüyor. Birleşme en doğrusu v.s, v.s uzayıp gidiyor masadaki siyasi sohbet.
Bir bakıyoruz oradakilerin çoğunun dudakları sağa sola doğru yamuşmaya başlamış.
O an anlaşıldı Feslikan’dan ayrılma vaktinin geldiği.
Feslikan güreşlerine ne mi oldu?
Telefonla öğrendim Ali Gürbüz başpehlivanlığı kazanmış.
Güreş bahane, yaylalanmak şahane.