Lösemi hastalarına ve yakınlarına önemli tavsiyelerde bulunan Uzman Klinik Psikolog Başak İnan, kanser tedavisinin en önemli ilacının motivasyon olduğunu ifade etti. ‘Hayal kurun, bol bol yazı yazın, müzik dinleyin, resim yapın’ diyen İnan, “Kaygılar arttığında yapılması gerekenlerin başında sesinizi kaydedebilirsiniz, yastık yumruklayabilirsiniz” dedi. İnan, hastalardan başkalarının söylemlerine kulak vermemelerini isteyerek, başka hastaların hastalık süreciyle kıyaslama yapılmaması gerektiğinin altını çizdi.
‘Kanser yaygınlaştı’
Başak İnan, kanser hastalığının yaygınlığına dikkat çekerek, “Kanser herkeste ölümü çağrıştırdığı için insanları zor bir sürece sokmaktadır. Kanser hastalığı şoka girmemize, öfkelenmemize, ağlamamıza, sinir krizleri geçirmemize, hatta depresyona girmemize sebep olabilir. Çünkü bize kötü bir şey çağrıştırıyor. Bu kadar kötüyü çağrıştıran bir hastalıkta korkmamanız mümkün değil. Burada en önemli birinci şey tedavi olmamız ve tedaviye uyumlu ilerlemek. İyileşsek bile düzenli olarak kontrollere gitmek. Olumsuz şeylerden uzak durmak. İkincisi ise motivasyon. Bu durumun psikolojisi çok önemli. Çünkü inanmadığınız ve çaba sarf etmediğiniz bir şeyde başarılı olamazsınız. İnanmazsanız depresyona girer ve tedaviyi reddedersiniz. Tedavi reddi demek, bu hastalığı olumsuz şekilde kabullendim ve kötü sona kendimi hazırlıyorum demektir. Korkular sizi tedaviden, sosyal hayattan alıkoyuyorsa, kendinizi ‘hastayım hiçbir şey yapmak istemiyorum’ psikolojisine sokuyorsanız o zaman kaygılarınız bizi korkutur. Çünkü o noktada vazgeçmiş olursunuz. Burada en önemli süreç, vazgeçmemek ve çaba harcamak. Duygularınız, kaygılarınız olabilir, bunları biraz daha normale indirmeye çalışmalısınız. Kendinize en özel şekilde dikkat etmek zorundasınız. Bunun geçici bir durum olduğunu kabul edin. Bu hastalık sizin önünüze geliyor, size değmeye çalışıyor ama siz dik durduğunuz süre boyunca sağlıklı kalıyorsunuz. Kendinize özen gösterin” dedi.
‘Başkasıyla kıyaslamayın’
Başkalarının söylediklerine hiç kulak asılmaması gerektiğini ifade eden İnan, “Çevrenizdekiler size, ‘şunu yap, bunu yap’ dediklerinde dediklerini yapmayın. Size sadece hastalıkla ilgili değil, tedaviyle ilgili bir şeyler söyleseler de kulak vermeyin. Söyledikleriyle sizlerin moralini bozuyorlar. Kendi hastalığınızı hiçbir başka hastanın hastalık süreciyle kıyaslamayın. Olumsuz şeyleri düşünebilirsiniz ama olumsuzluklar aklınıza geldiğinde hemen başka şeylerle oyalayarak kafanızı, zihninizi dağıtın. Hayal kurun. Hayal kurmak çok önemli. Hatta çevrenizdekilere de hayal kurdurun. Kim güzel şeyler düşündüğünde kendini iyi hissetmez? Gözlerinizi kapatın ve hayatta en çok olmak istediğiniz yeri, en çok sevdiğiniz yeri düşünün. Hissettiklerinize odaklanın. Tedavi sürecinde resim yapmak, yazı yazmak da iyi gelir” dedi. Kişinin hastalığını ve süreci doğru bilmesi gerektiğini ifade eden İnan, “Kişi hastalığını ve hastalık sürecini doğru bir şekilde bilmeli. Yaşına uygun bir şekilde anlatmalıyız. Eğer küçük bir çocuksa anlayabileceği şekilde olumsuz şeylere yer vermeden, olumsuz cümleler kurmadan anlatmalıyız. Hastalığı söylemezseniz kişi neyle mücadele ettiğini bilmez ve onu kandırmış olursunuz. Zaten çocuk da olsa, yetişkin de olsa tedavi süreci boyunca hastayı kandırmanız söz konusu bile değil. Anlıyorlar. O yüzden hastalığını bilmek her bireyin en doğal hakkıdır. Hastalığı saklamayın, onlara hasta muamelesi de yapmayın. Hastalar, doktor izin verdiği sürece sosyal hayata dönük olmalı. Onu normal hayatta tutmalısınız. İşe gidebiliyorsa işe gitmeli” ifadelerini kullandı. Haber Merkezi
‘Kanser yaygınlaştı’
Başak İnan, kanser hastalığının yaygınlığına dikkat çekerek, “Kanser herkeste ölümü çağrıştırdığı için insanları zor bir sürece sokmaktadır. Kanser hastalığı şoka girmemize, öfkelenmemize, ağlamamıza, sinir krizleri geçirmemize, hatta depresyona girmemize sebep olabilir. Çünkü bize kötü bir şey çağrıştırıyor. Bu kadar kötüyü çağrıştıran bir hastalıkta korkmamanız mümkün değil. Burada en önemli birinci şey tedavi olmamız ve tedaviye uyumlu ilerlemek. İyileşsek bile düzenli olarak kontrollere gitmek. Olumsuz şeylerden uzak durmak. İkincisi ise motivasyon. Bu durumun psikolojisi çok önemli. Çünkü inanmadığınız ve çaba sarf etmediğiniz bir şeyde başarılı olamazsınız. İnanmazsanız depresyona girer ve tedaviyi reddedersiniz. Tedavi reddi demek, bu hastalığı olumsuz şekilde kabullendim ve kötü sona kendimi hazırlıyorum demektir. Korkular sizi tedaviden, sosyal hayattan alıkoyuyorsa, kendinizi ‘hastayım hiçbir şey yapmak istemiyorum’ psikolojisine sokuyorsanız o zaman kaygılarınız bizi korkutur. Çünkü o noktada vazgeçmiş olursunuz. Burada en önemli süreç, vazgeçmemek ve çaba harcamak. Duygularınız, kaygılarınız olabilir, bunları biraz daha normale indirmeye çalışmalısınız. Kendinize en özel şekilde dikkat etmek zorundasınız. Bunun geçici bir durum olduğunu kabul edin. Bu hastalık sizin önünüze geliyor, size değmeye çalışıyor ama siz dik durduğunuz süre boyunca sağlıklı kalıyorsunuz. Kendinize özen gösterin” dedi.
‘Başkasıyla kıyaslamayın’
Başkalarının söylediklerine hiç kulak asılmaması gerektiğini ifade eden İnan, “Çevrenizdekiler size, ‘şunu yap, bunu yap’ dediklerinde dediklerini yapmayın. Size sadece hastalıkla ilgili değil, tedaviyle ilgili bir şeyler söyleseler de kulak vermeyin. Söyledikleriyle sizlerin moralini bozuyorlar. Kendi hastalığınızı hiçbir başka hastanın hastalık süreciyle kıyaslamayın. Olumsuz şeyleri düşünebilirsiniz ama olumsuzluklar aklınıza geldiğinde hemen başka şeylerle oyalayarak kafanızı, zihninizi dağıtın. Hayal kurun. Hayal kurmak çok önemli. Hatta çevrenizdekilere de hayal kurdurun. Kim güzel şeyler düşündüğünde kendini iyi hissetmez? Gözlerinizi kapatın ve hayatta en çok olmak istediğiniz yeri, en çok sevdiğiniz yeri düşünün. Hissettiklerinize odaklanın. Tedavi sürecinde resim yapmak, yazı yazmak da iyi gelir” dedi. Kişinin hastalığını ve süreci doğru bilmesi gerektiğini ifade eden İnan, “Kişi hastalığını ve hastalık sürecini doğru bir şekilde bilmeli. Yaşına uygun bir şekilde anlatmalıyız. Eğer küçük bir çocuksa anlayabileceği şekilde olumsuz şeylere yer vermeden, olumsuz cümleler kurmadan anlatmalıyız. Hastalığı söylemezseniz kişi neyle mücadele ettiğini bilmez ve onu kandırmış olursunuz. Zaten çocuk da olsa, yetişkin de olsa tedavi süreci boyunca hastayı kandırmanız söz konusu bile değil. Anlıyorlar. O yüzden hastalığını bilmek her bireyin en doğal hakkıdır. Hastalığı saklamayın, onlara hasta muamelesi de yapmayın. Hastalar, doktor izin verdiği sürece sosyal hayata dönük olmalı. Onu normal hayatta tutmalısınız. İşe gidebiliyorsa işe gitmeli” ifadelerini kullandı. Haber Merkezi