Teslimiyet!..
Tramvay hiç kimsenin beklemediği kapasitenin üzerine çıkmış..
Eskiden tıngır, mıngır kendi halinde gidip, müşteri yolu gözleyen Menderes Türel’in treni (!), Hoca’nın Modern Sistemi (!) ile şaha kaldırılmış..
“Mış, muş, imiş” diyoruz ya.,
Ben Hoca’nın Modern sistemli ulaşım araçlarına henüz binmiş birisi değilim de ondan.
Bizimkiler öyle diyor.
Ve o bizimkilerden birisi, geçtiğimiz günlerde tramvaya binerek gitmek istediği yere ulaşmak istemiş. Girmiş vagona, elini yukarıdaki tutacaka tutturmuş, etrafını seyrediyor.
Başı kapalı bir bayan sıkışıklıktan sitem edip, “Alın hocanızı başınıza çalın” diye sitem etmiş.
Yanı başında bu sefer bir başka başı kapalı bayan da aynı türden ondan da Hoca’ya sitem.
Bizimki dayanamamış, iki başı kapalı bayana da müdahil olmuş. Gelmiş bi güzelde anlatmış.
Hoca’ya sitem edenlerin tamamının mı başı kapalı dersiniz?
Geçtiğimiz günlerde yakın dostlarla bir kafeteryada oturuyoruz. Yanımızdakiler genlerinden solcu.
Bir bayan hışımla girdi olduğumuz yere. Düzgün, hatta modern giyimli, şık ve zarif.
Ve öyle bir hiddetli ve söylenerek dalış yaptı ki, herkes ne olduğunu anlayabilmek adına bir birinin yüzüne baktı.
Kendisini bekleyen bir bayan bir erkek olan 2 kişinin bulunduğu masanın başında, “Her gün bindiğim dolmuşa bindim. Beni getirip şu yukarıdaki durakta indirecek diye beklerken, aldı götürdü eski otogarın orada indirdi. Eski otogardan buraya yürümek zorunda kaldım ve sırılsıklam ter oldum. Sinirden kuduruyorum. Hay sizin modern ulaşım sisteminize.”
Masadaki erkek 55 yaşlarında. Ve kökten sosyal demokrat.
Sitemlerini yüksek sesle yapan bayanın annesi olduğunu öğrendiğimiz kişi de seçimlerde Hoca’ya çalıştığını öğrendiğim kişi.
Sorunu yaşayıp, belli ki beyninde sinir yumağı oluşan bayan da oyunu Hoca’ya vermiş.
Hani bizimki Hoca’ya her sitem edenin başı kapalı olduğunu söylemişti ya.,
Sanırım başı açıkların yanında gezmiyor olacak ki, bu konudan bi-haberdar değil.
Günlerden Pazar.
Gazeteye geldim anahtarları evde unutmuşuz. Geri dönmeye üşendik, çaresiz anahtarlı elemanın gelmesi için, karşımızdaki büfeye oturup gazeteleri karıştırmaya karar verdim.
Büfe’ye girdiğim anda cep telefonum çaldı. O arada büfenin içerisinde bir genç Halkkart’ına para yüklemesi yaptırıyordu.
Büfecim çay ikram etti, önüme tost koydu elimde gazeteler derken belli bir süre sonra Büfe’den çıktım.
Bir de ne göreyim, ben büfeye girdiğimde Halkkart’na para yüklemesi yaptıran genç, hala durakta bekliyor.
“Sen yüklemeden sonra bu saate kadar dolmuş mu bekledin” diye sordum.
“Sorma ağabey ya. Daha iki gün evvel buradan Uncalı’ya sık araba geçiyordu şimdi bul bulabilirsen” dedi.
Ben büfeye girerken cep telefonum çalmıştı ya, gelen aramalardan baktım.
Tam 34 dakika…
Antalya’nın en mevki yerinden Uncalı’ya gidebilmek için durağa geleceksin ve o durakta 34 dakika boyunca dolmuş yada otobüs bekleyeceksin ama gelmeyecek.
O genç yeni ulaşım sistemi ile ilgili birilerine öpücükler gönderse haklı mı haksız mı?
Bu insanlar gece vardiyasından vazgeçti Hoca.
Adam gibi gündüz ulaşımına fit.