Bilinçli tüketici ve bilinçli toplum olma yolunda bir katkımız olursa Tüketici Başvuru Merkezi görevini yapmış demektir.
UZMAN EKİBİMİZ
Köşemize destek veren Uzman Ekibimiz’den
-Av. İbrahim Güllü,
-Ferruz Mutlucan,
-Ahmet Turan Çetindere,
-Özgür Bükcüoğlu,
-Mehmet Tulga Düldül,
-Av. Seyfullah Yıldırım,
-Ahmet Saki Mertoğlu’na teşekkür ederiz.
BİLGİ NOTLARI
ÖDEME BİLDİRİMİNE İLİŞKİN ESASLAR
Ödeme bildirimi
Satıcı veya sağlayıcı, her bir tüketim dönemi sonunda tüketicinin ödeyeceği hizmet bedelini içeren bir ödeme bildirimi düzenlemek zorundadır.
Ödeme bildirimlerinde asgari olarak aşağıdaki bilgiler yer alır:
-Tüketicinin ismi ve soyadı, adresi, abone numarası ve varsa abone grubu,
-Ödeme bildiriminin ait olduğu dönem ve düzenlenme tarihi,
-Varsa tüketime esas ilk ve son endeksler ile okuma tarihleri,
-Tüketim veya kullanım miktarı,
-Birim fiyatı, ücretlendirme periyodu ve benzeri hususlar,
-Bir tarife uygulanması durumunda, bu tarifenin içeriği ve ücreti,
-Vergi türlerini de içeren yasal yükümlülükler dahil olmak üzere tüketicinin ödeyeceği toplam bedeli oluşturan her bir unsurun açık ve anlaşılır ifadesi,
-Varsa geçmiş dönemlere ilişkin borç veya alacak,
-Son ödeme tarihi, ödeme şekilleri ve ödeme merkezleri,
-Tüketicinin itiraz ve taleplerini iletebileceği iletişim kanalları,
-Son ödeme tarihinde ödemenin yapılmaması halinde tüketiciye uygulanacak gecikme zammı oranı,
-Taahhütlü aboneliklerde kalan taahhüt süresine ilişkin bilgi ile taahhüt kapsamında tüketiciye sunulan bir mal varsa bunun taksit tutarı.
Ödeme bildiriminde yer alan bilgilerin anlaşılabilir bir dilde açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenmesi zorunludur.
Satıcı veya sağlayıcı, ödeme bildiriminin ayrıntılarını kendi internet sayfalarında gösterecek seçeneği sunmakla veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye ücretsiz olarak göndermekle yükümlüdür.
Ödeme bildiriminin gönderimi
Satıcı veya sağlayıcı ödeme bildirimini, son ödeme tarihinden en az yedi gün önce tüketiciye gönderir. Tüketicinin tercih etmesi halinde, ödeme bildirimi tüketiciye kalıcı veri saklayıcısı ile de gönderilebilir.
Ödeme bildiriminin gönderilmesine ilişkin masrafların tüketici tarafından karşılanması talep edilemez.
Ödeme bildirimine itiraz
Tüketiciler, ödeme bildiriminde yer alan tutarın hatalı olduğu gerekçesiyle bildirimin düzenlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde itiraz edebilir. İtiraz, satıcı veya sağlayıcı tarafından başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz gün içerisinde incelenerek sonuçlandırılır ve inceleme sonuçları tüketiciye yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile bildirilir.
İnceleme sonucuna göre itirazın haklı bulunması halinde, itiraza konu tüketim bedeline dair fazla tahsil edilen bedel, kullanım dönemindeki birim fiyat dikkate alınarak gecikme zammı ile birlikte tüketicinin tercih etmesi halinde bir sonraki tüketim dönemine ait bedelden mahsup edilir veya tüketiciye beş gün içinde iade edilir.
SORULARLA TÜKETİCİ HAKLARI
Soru :Yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklar tüketici hakem heyetlerinin görev alanına girmekte midir?
6502 sayılı Kanun’un “Kuruluşu ve görev alanı” başlıklı 66 ncı maddesinde tüketici hakem heyetlerinin, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla kurulmuş olduğu hüküm altına alınmıştır.
Yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklarda kanunların yer bakımından uygulanması hususu da gündeme gelmektedir. Yer bakımından uygulama kanunların hangi coğrafi sınırlar içinde uygulanacağını belirlemekte olup, kanunların yer itibariyle uygulanmasında mülkilik ve şahsilik olmak üzere iki ilke bulunmaktadır. Kanunların mülkiliği ilkesinde kanunlar, ait oldukları devletin ülkesinde bulunan vatandaş veya yabancı, gerçek veya tüzel kişi herkese uygulanır, buna karşılık ülke dışında uygulanmazlar. Kanunların şahsiliği ilkesinde ise kişi nereye giderse gitsin kendisine vatandaşı olduğu ülkenin kanunları uygulanır, bulunduğu ülkenin kanunları uygulanmaz. Türk hukukunda karma sistem benimsenmiş olup, kural kanunların mülkiliği ilkesidir ve açıkça düzenlenmiş istisnai durumlarda kanunların şahsiliği ilkesi uygulanmaktadır.
Nitekim 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un “Tüketici sözleşmeleri” başlıklı 26 ncı maddesinde, tüketici sözleşmelerinin tarafların seçtikleri hukuka tabii olacağı ancak tüketicinin mutad meskeni hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olduğu asgari korumanın saklı olduğu; tarafların hukuk seçimi yapmamış olması halinde, aynı maddede düzenlenen belli şartlar altında sözleşmeye tüketicinin mutad meskeni hukukunun uygulanacağı düzenlenmiştir.
Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) vatandaşı olmayan bir tüketicinin Türkiye’de mukim bir satıcı ve/veya sağlayıcı ile yaşadığı uyuşmazlığın çözümü amacıyla tüketici hakem heyetine başvurabilmesi ve tüketici hakem heyeti tarafından bağlayıcı karar alınabilmesi mümkündür. Diğer taraftan T.C. vatandaşı olan bir tüketicinin yabancı bir ülkede mukim bir satıcı ve/veya sağlayıcı ile yaşadığı uyuşmazlığın çözümü amacıyla tüketici hakem heyetine başvurması durumunda, tüketici hakem heyetince alınacak kararın kanunların mülkiliği ilkesi gereğince bağlayıcı olmayacağı ve söz konusu uyuşmazlığın tüketici hakem heyeti görev alanına girmeyeceği değerlendirilmektedir.
Soru :İdari para cezalarının iptali talepleri tüketici hakem heyetlerinin görev alanına girmekte midir?
6502 sayılı Kanun’un “Kuruluşu ve görev alanı” başlıklı 66 ncı maddesinde tüketici hakem heyetlerinin, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla kurulmuş olduğu hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca 6502 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde, “sağlayıcı”, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, “tüketici işlemi”, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır.
Herhangi bir idari para cezası uygulanması durumunda (hızlı geçiş sisteminin, trafik kurallarının ihlali gibi nedenlerle) 6502 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen hükümleri kapsamında cezayı uygulayan kurumun sağlayıcı; uygulanan idari para cezasının ise tüketici işlemi olduğunu kabul edebilmek mümkün olmadığından idari para cezalarının iptali taleplerinin tüketici hakem heyetlerinin görev alanına girmediği değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan idari para cezaları ve bu cezalara karşı başvuru yolları kural olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda düzenlenmiş olup, aksi diğer kanunlarda öngörülmediği sürece idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza hakimliğinebaşvurulabilmesi mümkündür.
TÜKETİCİ GÜNDEMİ
Yüz Kızartıcı Gıda Suçları Organize Suçları Aratmıyor
Tüketici Başvuru Merkezi Gıda Komisyonu Sorumlusu Nurten Sırma,yüz kızartıcı gıda suçlarının organize suçları aratmadığını belirtti.
Sırma’nın açıklamaları şöyle;
“Bir sorunumuz var! Hem de kronik bir sorun. Bu kronik sorunun adı: “Yüz kızartıcı gıda suçları ve haksız kazanç sevdamız.”
“Kasıtlı gıda suçlarını her durumda tekrarlatan ve çözümsüz kılan da; gıda imalatından anlamayan, üretim ahlakı ve etik bilincinden uzak, gıdayı sadece batmayan bir ticari liman olarak gören bazı art niyetli kişiler. Bir taş ocağı işletmesini bir gıda işletmesi ile eşdeğer tutan zihniyet! Ben onları “neoliberalizmin kötü unvanlı aktörleri” olarak tanımlıyorum. Gıda üretiminde hata yapanlar değil bahsettiklerim elbette. Birebir içinde kasıt barındıranlar, yani suçlular onlar. 5996 sayılı Gıda Kanunumuzun ilgili maddeleri, gıda üretiminin yasal üretim yollarını açıkça tarif etse de o kurallara ısrarla uymamaya gayret eden ya da tali yollar bulma gayreti içinde olanlar onlar.”
Gıda okuryazarlığını konuştuğumuz bu günlerde; gıda tüketicisine ısrarla bilinçli tüketici olmayı ve dikkatle etiket okumayı öğütlediğimiz ve öğretmeye çalıştığımız bu günlerde; yine gıda sanayisi adına bilgi kirliliğinden şikayet ettiğimiz bu günlerde tüketiciden önce üreticinin bilgi sahibi olması gerektiğini ortaya koyan gelişmeler yaşadık. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı son “teşhir” listesinde gördüğümüz ve tekrarlanan gıda hileleri, gıda üreticisinin bilinci konusundaki eksiklikleri gözler önüne serdi.
Ayrıca, etiketinde belirtilmediği halde ürünün içeriğinde bulunan bileşenlerin niteliği de gerçekten çok düşündürücü! Bu bileşenlerden birkaçı, gıda ürünleri içeriğinde olmaması gereken ilaç etken maddeleri… Evet, bahsettiğim ilaç etken maddeleri “SildenafilSitrat”, “Tadalafil” ve diğerleri…
Kasıt mı, cahil cesareti mi, bilgisizlik mi? Bu ayrımı net olarak yapabilmek adına gıda işine gönül veren üreticiye kalifikasyon eğitimi verilmeli. Ayakkabı ya da tekstil sektörlerinde iflas bayrağını çektikten sonra gıda sektörünü “banko kazanç” olarak gören müteşebbislerin elini kolunu sallayarak gıda sektörüne girmesine izin verilmemeli. Bu konunun gerekliliği ve önemi, “Gıda Koçluğu” ve diğer başlıklar altında Gıda Mühendisleri Odası tarafından defalarca dile getirildi ve konu parlamentoya kadar taşındı.
Yukarıda bahsettiğin “SildenafilSitrat”,erkek üreme sistemi bozukluklarının tedavisinde kullanılan bir ilaç etken maddesi. Peki, bu maddeyi yasaya aykırı olarak bir gıda maddesinin içeriğine ilave eden bir üreticinin satışları arttırma ve haksız kazanç elde etme çabaları ve “iş ahlaksızlığı”, medyada bu haberleri gören gıda tüketicisinin bireysel bazda güven algoritmasını nasıl etkiler sizce? Üstelik ürettiği bu ürünleri kadın, erkek, çocuk, yaşlı fark etmeden geniş bir kitleye satmaya niyetlenmesi de cabası…
“SildenafilSitrat” ve muadili etken maddelerin kontrolsüz kullanımının hipertansiyon atakları, kardiyovasküler hastalıklar, kalp krizleri ve hormon dengesizliği gibi insan sağlığında ciddi arazlar oluşturabileceğini ortaya koyan onlarca bilimsel makale var. Buna rağmen bu yola başvuran sahadaki üreticilerin oluşabilecek sonuçlardan bihaber ve kendi akıbetlerini bile hiçe sayabilecek bilinçsizlikte oldukları ispat edilmiş oluyor.
BU SUÇLAR 5996 SAYILI KANUNUN DIŞINA TAŞIYOR MU?
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 186. Maddesinde “Bozulmuş veya Değiştirilmiş Gıda veya İlaçların Ticareti” başlığı altında düzenlenmiş suçun maddi konularından biri olan ve somut olaylarda çoğu zaman tartışmalara neden olan ve “Değiştirilmiş Gıdalardır” kavramı ile de anlatılan “Yüz Kızartıcı Gıda Suçları” ve bu suçların maddi kayıp boyutları, tartışmalara açıktır ve sınırları tam olarak bilinmemektedir.
Gıda ürünlerinde yüz kızartıcı suç işleyenlere yönelik sadece 5996 sayılı kanunun ilgili maddeleri ve Kabahatler Kanununa göre değişen yıllık tutarı hesaplanarak, belirlenen idari para cezalarının yeterli caydırıcılıkta olmadığı aşikâr.
Ayrıca, gıdada sahtecilik, taklit ve tağşiş yapanlar; toplum sağlığını dikkate alarak işini hakkıyla yapan saygın üreticilere, markalara ve dahi kendi pazarlarına zarar veriyor. Bu durumu pekiştirmek için, Ragıp Paşa’nın ”Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler” beyitini hatırlamakta fayda vardır belki de…
GIDA HİLELERİ MİLLİ İSRAFTIR!
Gıda hileleri yapanlar hem sağlığımız hem manevi dünyamız hem de milli servetimize zarar veriyor. Ekonomimizin bir diğer ayağı olan İslam turizmi ve “helal gıda” anlayışımız da bu durumdan nasibini alıyor elbette…
Sadece haksız kazanç uğruna et ürünlerine tek tırnaklı eti ilave edenler, inanç dünyamızı da hiçe sayıyor. Türkiye’ye başta sağlık turizmi olmak üzere çeşitli nedenlerle Müslüman ülkelerden gelen turist sayısı, helal gıda talebini artırdı. Bu sebeple gıda hileleri haberleri, İslam turizmi açısından da can sıkıcı bir durum ortaya çıkarmaktadır.
“Adam sende”ciliğin modernize edilmiş hali, “-meli -malı”sı bol cümleler olsa gerek. Oysa zaman havanda su dövmeden sonuç odaklı uygulamalarla yol alabilme zamanıdır!”
Tüketici Başvuru Merkezi: Tüketicinin Dostu
UZMAN EKİBİMİZ
Köşemize destek veren Uzman Ekibimiz’den
-Av. İbrahim Güllü,
-Ferruz Mutlucan,
-Ahmet Turan Çetindere,
-Özgür Bükcüoğlu,
-Mehmet Tulga Düldül,
-Av. Seyfullah Yıldırım,
-Ahmet Saki Mertoğlu’na teşekkür ederiz.
BİLGİ NOTLARI
ÖDEME BİLDİRİMİNE İLİŞKİN ESASLAR
Ödeme bildirimi
Satıcı veya sağlayıcı, her bir tüketim dönemi sonunda tüketicinin ödeyeceği hizmet bedelini içeren bir ödeme bildirimi düzenlemek zorundadır.
Ödeme bildirimlerinde asgari olarak aşağıdaki bilgiler yer alır:
-Tüketicinin ismi ve soyadı, adresi, abone numarası ve varsa abone grubu,
-Ödeme bildiriminin ait olduğu dönem ve düzenlenme tarihi,
-Varsa tüketime esas ilk ve son endeksler ile okuma tarihleri,
-Tüketim veya kullanım miktarı,
-Birim fiyatı, ücretlendirme periyodu ve benzeri hususlar,
-Bir tarife uygulanması durumunda, bu tarifenin içeriği ve ücreti,
-Vergi türlerini de içeren yasal yükümlülükler dahil olmak üzere tüketicinin ödeyeceği toplam bedeli oluşturan her bir unsurun açık ve anlaşılır ifadesi,
-Varsa geçmiş dönemlere ilişkin borç veya alacak,
-Son ödeme tarihi, ödeme şekilleri ve ödeme merkezleri,
-Tüketicinin itiraz ve taleplerini iletebileceği iletişim kanalları,
-Son ödeme tarihinde ödemenin yapılmaması halinde tüketiciye uygulanacak gecikme zammı oranı,
-Taahhütlü aboneliklerde kalan taahhüt süresine ilişkin bilgi ile taahhüt kapsamında tüketiciye sunulan bir mal varsa bunun taksit tutarı.
Ödeme bildiriminde yer alan bilgilerin anlaşılabilir bir dilde açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenmesi zorunludur.
Satıcı veya sağlayıcı, ödeme bildiriminin ayrıntılarını kendi internet sayfalarında gösterecek seçeneği sunmakla veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye ücretsiz olarak göndermekle yükümlüdür.
Ödeme bildiriminin gönderimi
Satıcı veya sağlayıcı ödeme bildirimini, son ödeme tarihinden en az yedi gün önce tüketiciye gönderir. Tüketicinin tercih etmesi halinde, ödeme bildirimi tüketiciye kalıcı veri saklayıcısı ile de gönderilebilir.
Ödeme bildiriminin gönderilmesine ilişkin masrafların tüketici tarafından karşılanması talep edilemez.
Ödeme bildirimine itiraz
Tüketiciler, ödeme bildiriminde yer alan tutarın hatalı olduğu gerekçesiyle bildirimin düzenlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde itiraz edebilir. İtiraz, satıcı veya sağlayıcı tarafından başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz gün içerisinde incelenerek sonuçlandırılır ve inceleme sonuçları tüketiciye yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile bildirilir.
İnceleme sonucuna göre itirazın haklı bulunması halinde, itiraza konu tüketim bedeline dair fazla tahsil edilen bedel, kullanım dönemindeki birim fiyat dikkate alınarak gecikme zammı ile birlikte tüketicinin tercih etmesi halinde bir sonraki tüketim dönemine ait bedelden mahsup edilir veya tüketiciye beş gün içinde iade edilir.
SORULARLA TÜKETİCİ HAKLARI
Soru :Yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklar tüketici hakem heyetlerinin görev alanına girmekte midir?
6502 sayılı Kanun’un “Kuruluşu ve görev alanı” başlıklı 66 ncı maddesinde tüketici hakem heyetlerinin, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla kurulmuş olduğu hüküm altına alınmıştır.
Yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklarda kanunların yer bakımından uygulanması hususu da gündeme gelmektedir. Yer bakımından uygulama kanunların hangi coğrafi sınırlar içinde uygulanacağını belirlemekte olup, kanunların yer itibariyle uygulanmasında mülkilik ve şahsilik olmak üzere iki ilke bulunmaktadır. Kanunların mülkiliği ilkesinde kanunlar, ait oldukları devletin ülkesinde bulunan vatandaş veya yabancı, gerçek veya tüzel kişi herkese uygulanır, buna karşılık ülke dışında uygulanmazlar. Kanunların şahsiliği ilkesinde ise kişi nereye giderse gitsin kendisine vatandaşı olduğu ülkenin kanunları uygulanır, bulunduğu ülkenin kanunları uygulanmaz. Türk hukukunda karma sistem benimsenmiş olup, kural kanunların mülkiliği ilkesidir ve açıkça düzenlenmiş istisnai durumlarda kanunların şahsiliği ilkesi uygulanmaktadır.
Nitekim 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un “Tüketici sözleşmeleri” başlıklı 26 ncı maddesinde, tüketici sözleşmelerinin tarafların seçtikleri hukuka tabii olacağı ancak tüketicinin mutad meskeni hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olduğu asgari korumanın saklı olduğu; tarafların hukuk seçimi yapmamış olması halinde, aynı maddede düzenlenen belli şartlar altında sözleşmeye tüketicinin mutad meskeni hukukunun uygulanacağı düzenlenmiştir.
Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) vatandaşı olmayan bir tüketicinin Türkiye’de mukim bir satıcı ve/veya sağlayıcı ile yaşadığı uyuşmazlığın çözümü amacıyla tüketici hakem heyetine başvurabilmesi ve tüketici hakem heyeti tarafından bağlayıcı karar alınabilmesi mümkündür. Diğer taraftan T.C. vatandaşı olan bir tüketicinin yabancı bir ülkede mukim bir satıcı ve/veya sağlayıcı ile yaşadığı uyuşmazlığın çözümü amacıyla tüketici hakem heyetine başvurması durumunda, tüketici hakem heyetince alınacak kararın kanunların mülkiliği ilkesi gereğince bağlayıcı olmayacağı ve söz konusu uyuşmazlığın tüketici hakem heyeti görev alanına girmeyeceği değerlendirilmektedir.
Soru :İdari para cezalarının iptali talepleri tüketici hakem heyetlerinin görev alanına girmekte midir?
6502 sayılı Kanun’un “Kuruluşu ve görev alanı” başlıklı 66 ncı maddesinde tüketici hakem heyetlerinin, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla kurulmuş olduğu hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca 6502 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde, “sağlayıcı”, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, “tüketici işlemi”, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır.
Herhangi bir idari para cezası uygulanması durumunda (hızlı geçiş sisteminin, trafik kurallarının ihlali gibi nedenlerle) 6502 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen hükümleri kapsamında cezayı uygulayan kurumun sağlayıcı; uygulanan idari para cezasının ise tüketici işlemi olduğunu kabul edebilmek mümkün olmadığından idari para cezalarının iptali taleplerinin tüketici hakem heyetlerinin görev alanına girmediği değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan idari para cezaları ve bu cezalara karşı başvuru yolları kural olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda düzenlenmiş olup, aksi diğer kanunlarda öngörülmediği sürece idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza hakimliğinebaşvurulabilmesi mümkündür.
Yüz Kızartıcı Gıda Suçları Organize Suçları Aratmıyor
Tüketici Başvuru Merkezi Gıda Komisyonu Sorumlusu Nurten Sırma,yüz kızartıcı gıda suçlarının organize suçları aratmadığını belirtti.
Sırma’nın açıklamaları şöyle;
“Bir sorunumuz var! Hem de kronik bir sorun. Bu kronik sorunun adı: “Yüz kızartıcı gıda suçları ve haksız kazanç sevdamız.”
“Kasıtlı gıda suçlarını her durumda tekrarlatan ve çözümsüz kılan da; gıda imalatından anlamayan, üretim ahlakı ve etik bilincinden uzak, gıdayı sadece batmayan bir ticari liman olarak gören bazı art niyetli kişiler. Bir taş ocağı işletmesini bir gıda işletmesi ile eşdeğer tutan zihniyet! Ben onları “neoliberalizmin kötü unvanlı aktörleri” olarak tanımlıyorum. Gıda üretiminde hata yapanlar değil bahsettiklerim elbette. Birebir içinde kasıt barındıranlar, yani suçlular onlar. 5996 sayılı Gıda Kanunumuzun ilgili maddeleri, gıda üretiminin yasal üretim yollarını açıkça tarif etse de o kurallara ısrarla uymamaya gayret eden ya da tali yollar bulma gayreti içinde olanlar onlar.”
Gıda okuryazarlığını konuştuğumuz bu günlerde; gıda tüketicisine ısrarla bilinçli tüketici olmayı ve dikkatle etiket okumayı öğütlediğimiz ve öğretmeye çalıştığımız bu günlerde; yine gıda sanayisi adına bilgi kirliliğinden şikayet ettiğimiz bu günlerde tüketiciden önce üreticinin bilgi sahibi olması gerektiğini ortaya koyan gelişmeler yaşadık. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı son “teşhir” listesinde gördüğümüz ve tekrarlanan gıda hileleri, gıda üreticisinin bilinci konusundaki eksiklikleri gözler önüne serdi.
Ayrıca, etiketinde belirtilmediği halde ürünün içeriğinde bulunan bileşenlerin niteliği de gerçekten çok düşündürücü! Bu bileşenlerden birkaçı, gıda ürünleri içeriğinde olmaması gereken ilaç etken maddeleri… Evet, bahsettiğim ilaç etken maddeleri “SildenafilSitrat”, “Tadalafil” ve diğerleri…
Kasıt mı, cahil cesareti mi, bilgisizlik mi? Bu ayrımı net olarak yapabilmek adına gıda işine gönül veren üreticiye kalifikasyon eğitimi verilmeli. Ayakkabı ya da tekstil sektörlerinde iflas bayrağını çektikten sonra gıda sektörünü “banko kazanç” olarak gören müteşebbislerin elini kolunu sallayarak gıda sektörüne girmesine izin verilmemeli. Bu konunun gerekliliği ve önemi, “Gıda Koçluğu” ve diğer başlıklar altında Gıda Mühendisleri Odası tarafından defalarca dile getirildi ve konu parlamentoya kadar taşındı.
Yukarıda bahsettiğin “SildenafilSitrat”,erkek üreme sistemi bozukluklarının tedavisinde kullanılan bir ilaç etken maddesi. Peki, bu maddeyi yasaya aykırı olarak bir gıda maddesinin içeriğine ilave eden bir üreticinin satışları arttırma ve haksız kazanç elde etme çabaları ve “iş ahlaksızlığı”, medyada bu haberleri gören gıda tüketicisinin bireysel bazda güven algoritmasını nasıl etkiler sizce? Üstelik ürettiği bu ürünleri kadın, erkek, çocuk, yaşlı fark etmeden geniş bir kitleye satmaya niyetlenmesi de cabası…
“SildenafilSitrat” ve muadili etken maddelerin kontrolsüz kullanımının hipertansiyon atakları, kardiyovasküler hastalıklar, kalp krizleri ve hormon dengesizliği gibi insan sağlığında ciddi arazlar oluşturabileceğini ortaya koyan onlarca bilimsel makale var. Buna rağmen bu yola başvuran sahadaki üreticilerin oluşabilecek sonuçlardan bihaber ve kendi akıbetlerini bile hiçe sayabilecek bilinçsizlikte oldukları ispat edilmiş oluyor.
BU SUÇLAR 5996 SAYILI KANUNUN DIŞINA TAŞIYOR MU?
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 186. Maddesinde “Bozulmuş veya Değiştirilmiş Gıda veya İlaçların Ticareti” başlığı altında düzenlenmiş suçun maddi konularından biri olan ve somut olaylarda çoğu zaman tartışmalara neden olan ve “Değiştirilmiş Gıdalardır” kavramı ile de anlatılan “Yüz Kızartıcı Gıda Suçları” ve bu suçların maddi kayıp boyutları, tartışmalara açıktır ve sınırları tam olarak bilinmemektedir.
Gıda ürünlerinde yüz kızartıcı suç işleyenlere yönelik sadece 5996 sayılı kanunun ilgili maddeleri ve Kabahatler Kanununa göre değişen yıllık tutarı hesaplanarak, belirlenen idari para cezalarının yeterli caydırıcılıkta olmadığı aşikâr.
Ayrıca, gıdada sahtecilik, taklit ve tağşiş yapanlar; toplum sağlığını dikkate alarak işini hakkıyla yapan saygın üreticilere, markalara ve dahi kendi pazarlarına zarar veriyor. Bu durumu pekiştirmek için, Ragıp Paşa’nın ”Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler” beyitini hatırlamakta fayda vardır belki de…
GIDA HİLELERİ MİLLİ İSRAFTIR!
Gıda hileleri yapanlar hem sağlığımız hem manevi dünyamız hem de milli servetimize zarar veriyor. Ekonomimizin bir diğer ayağı olan İslam turizmi ve “helal gıda” anlayışımız da bu durumdan nasibini alıyor elbette…
Sadece haksız kazanç uğruna et ürünlerine tek tırnaklı eti ilave edenler, inanç dünyamızı da hiçe sayıyor. Türkiye’ye başta sağlık turizmi olmak üzere çeşitli nedenlerle Müslüman ülkelerden gelen turist sayısı, helal gıda talebini artırdı. Bu sebeple gıda hileleri haberleri, İslam turizmi açısından da can sıkıcı bir durum ortaya çıkarmaktadır.
“Adam sende”ciliğin modernize edilmiş hali, “-meli -malı”sı bol cümleler olsa gerek. Oysa zaman havanda su dövmeden sonuç odaklı uygulamalarla yol alabilme zamanıdır!”
Tüketici Başvuru Merkezi: Tüketicinin Dostu
Hazırlayan: Av. İbrahim GÜLLÜ