Türel’e açılmış tek bir dava yok
Sanırım açıklamanın zamanı geldi.
Ben açıklamış olayım da, yarın bir gün birileri çıkıp da “Haberimiz yoktu” demesin.
Bildiğiniz gibi 2009 yerel seçimlerinden sonra Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, gittiği her yerde “Türel hakkında yaptığım üç suç duyurusu var. Ancak savcılar bunu sümenaltı ediyor. Hiçbir işlem yapmadılar, yapmayacaklar” diyordu.
Konunun muhataplarından biri de bendim. Her seferinde, ısrarla, hatta kimilerine göre çok ağır sözlerle bu ithamlara yargıdaki boyutuna girmemeye özen göstererek cevap verdim. Akaydın’ı yalancı ilan ettim. Bunu yaparken, bir çok meslektaşımla yaptığım görüşmelerde onlara şu sözü verdim; “Bu dosyaların detayları ile ilgili konuşamam. Yargıya saygısızlık olur. Suç olur. Ancak söz veriyorum, bu meseleler sonuçlanınca her şeyi açıklayacağım”
Bunun birkaç şahidi de, Körfez Gazetesi’nin sahibi sevgili meslektaşım Rasim Gündüz, İmece Gazetesi’nden İdris Özyol, Bizim Antalya Gazetesi yazarı Adnan Çoban, Gün Haber’in sahibi Dursun Gündoğdu’dur.
İşte bugün onlara ve daha bir çok kişiye verdiğim sözü, kamuoyu nezdinde yerine getirmek istiyorum.
Akaydın’ın, Türel dönemi ile ilgili savcılıklara yaptığı üç suç duyurusu var. Bunlardan ilkinin dönemi 2009 yılının ilk üç ayında, belediye tarafından yaptırılan bazı işlerle ilgiliydi. Akaydın her ne kadar “Savcılar bu dosyayı sümenaltı etti” dese bile, gerçek böyle değildi. Savcılar bu dosya ile ilgili çok ciddi çalışmalar yaptı. Deyim yerindeyse tüm muhataplarını didik didik etti. Bununla da kalmayıp, meseleyi Danıştay’a kadar götürdü. Bunu Akaydın’ın “Sümenaltı etmekle suçladığı” savcılar yaptı. Ve nihayetinde bu dosyada 20’nin üzerinde insan hakkında suç duyurusu yapılmasına rağmen, iki kişi hakkında “Görevi kötüye kullanmak” iddiasıyla dava bile açıldı. O iki belediye çalışanı, yargılama sonunda beraat etti. Karar da kesinleşti. Akaydın’ın ilk “iftiranamesi”nin sonucu budur.
Bir başka suç duyurusu ise, 2008 yılı 29 Ekim bayramı etkinlikleri öncesinde yapılan çalışmalar hakkındaydı. Akaydın, suç duyurusunda bu etkinlikler içerisinde yapılması gereken bir konsere para ödendiği halde, gerçekleşmediği iddiasındaydı. Gittiği her yerde “Kenan Doğulu'ya para ödediler. Konseri de yapmadılar” deyip, duruyordu. Savcılık bu dosya ile ilgili de son derece titiz bir çalışma yürüttü. Bilirkişiler atadı, incelemeler yaptı ve sonuçta bu iddianın boş olduğu ortaya çıktı. Muhatapların tümü için takipsizlik kararı verdi. Bu karar da kesinleşti. Evet Kenan Doğulu ile konser anlaşması yapılmıştı. Evet bu konser o günlerde ülkemizin Güneydoğu bölgesinden gelen çok sayıda şehit haberi üzerine iptal de edilmişti. Ancak belediyeden o sanatçıya verilmiş tek bir kuruş yoktu. Yapılmış işler de o tarihte gerçekleşen çok sayıda “Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri”ne yönelik farklı çalışmalardı. Bunların da her türlü izahı savcılık makamına yapılınca, sonuç böyle olmuştu.
Akaydın, bununla yetindi mi?
Maalesef hayır. 2008’deki 29 Ekim’i şikayet eden ve sonuç alamayan hoca, hızını alamayarak, 2008 yılında yapılmış tüm işleri suç duyurusu haline getirdi. Öyle ki; Buna daha önce takipsizlik kararı verilen 29 Ekim’e yönelik (konserle ilgisi bulunmayan) faturalar da dahildi. Yani açıkça adalete karşı bir kandırmaca yapılıyordu. Öyle ki; Bunlar arasında Akdeniz Manşet Gazetesi’nin 6 aylık dönemler halinde kesilen 2 adet “gazete abonelik ücreti faturaları” bile vardı. Gülmeyin.. Vallahi de, billahi de doğru söylüyorum. Bizim başkan, Türkiye’nin tüm belediyelerinin yaptığı “yerel gazete aboneliği”ni şikayet konusu etti.
Peki bu suç duyurusu ne oldu?
İşte bunun hikayesi çok ilginç.. Bizim başkan “Savcılar bu dosyayı sümenaltı etti” diyor ya, bakın bu dosyanın hikayesi ne kadar garip..
Biri Cumhuriyet Başsavcı Vekili olmak üzere iki savcı, bu dosya üzerinde tam iki yıl çalıştı. Üç kişilik uzman bilirkişiler atadı. Tüm muhatapları, her yönü ile inceledi. Sonuç olarak da, şikayet edilen 21 kişiden tam 9 kişisi (belediye personeli) hakkında Sulh Ceza Mahkemesi’nde “Görevi kötüye kullanmak”tan dava açtı. 12 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Bu dosya “Bölge İdare Mahkemesi”ni bile gördü.
Yani “sümenaltı” külliyen yalandı.
Sulh Ceza Mahkemesi, eşine az rastlanır bir uygulama ile tam 75 sayfa “Görevsizlik kararı” yazdı. 9 kişinin Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğine hükmetti. Beş kişi hakkında yeniden suç duyurusu yaptı.
O 9 belediye personeli Antalya Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Ve sonuç olarak “beraat” etti. Yani; Yargı burada bir suç olmadığına üstelik Ağır Ceza Mahkemesi olarak hükmetti.
Nerede şimdi sümenaltı?
Yazık değil mi, günah değil mi?
Koskoca bir belediye başkanına, beş yıl boyunca bu kadar yalan yakıştı mı?
Başlığa gelelim.. Üç suç duyurusunun ikisi dava açılması ile sonuçlandı. Ancak her ikisinde de Menderes Türel ismi yoktu. Yani; “Hakkında dava açılmamış tek belediye başkanıyım” derken, Türel hiçbir zaman yalan söylemedi. Aynı durum bugüne kadar Allah’a şükür, bu yazıyı kaleme alan muhatap için de geçerlidir.