Turizm manifestosu

Abone Ol

Türkiye hem hedef pazarlar açısından hem de rekabet edilen ülkeler açısından dünyanın en rekabetçi turizm bölgesinde yer alıyor.

Almanya, İngiltere ve Polonya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri ile Rusya ve BDT gibi ana pazarlarımızda güçlü rakipler var.

Avrupa’da İspanya, İtalya, Hırvatistan, Yunanistan gibi turizm ülkeleri,

Afrika’da agresif fiyat stratejisiyle yükselişe geçen Mısır, Tunus ve Fas,

Orta ve lüks segment turizminde deneyimli Dubai var.

Yakın gelecekte çok iddialı projelerle hedef büyütmüş Suudi Arabistan ve Mısır’dan kiralayarak Akdeniz kıyısında yeni bir destinasyon inşa etmeye başlayan Birleşik Arap Emirlikleri olacak.

Bütün bunların hepsi ciddi rakipler.

*

2025 yılında dünyada turist sayısının % 4 artması beklenirken TÜİK rakamlarına göre bu rakamın Türkiye’deki ilk 6 ayda % 1,7 artması bir şeylerin ters gittiğini gösteriyor.

Kaldı ki TÜİK’in rakamlarıyla sahaya yansıyanlar örtüşmüyor.

Açıkçası Türkiye birçok defosuna rağmen hizmet-fiyat-kalite dengesini kaybetti ve çok pahalı bir ülke haline geldi.

Bu handikapların yanında rekabete ortak olan yeni rakipler ve mevcut pastadaki payını arttırmak isteyenler var.

Haliyle işler daha da zorlaştı ve rekabetin dozu arttı.

Bütün bunlar ülkenin turizmdeki rekabet gücünü eritiyor.

Hal böyleyken turizmle ilgili stratejilerimizi gözden geçirmeliyiz, hatta yeni bir turizm manifestosu yazmalıyız.

Dünya Ekonomik Forumunun 2024 yılında yayınladığı Seyahat ve Turizm Gelişmişlik Endeksi raporunun Türkiye ile ilgili bölümünü analiz ederek işe başlayabiliriz.

Raporda sıralanan iyi yönlerimizi korumaya çalışırken, eksik yönlerimizi tamamlayıp geliştirmeye odaklanmalıyız.

Hava limanları, insan kaynakları, iş insanı ve çevresi, doğal ve kültürel kaynakların kullanımı, sağlık ve hijyen, güvenlik, hukuk ve demokrasi gibi önemli başlıklarda vasatın üzerine çıkamamışız.

Turizmin ülkenin sosyo-ekonomik gelişimine etkisi, kara, deniz ve raylı sistem ulaşımı, çevresel değerler, su kullanımı, arıtma tesisleri ve diğer altyapı hizmetleri gibi sürdürülebilir alanlarda geride kalmışız.

Haliyle yapılması gereken çok şey var.

*

Ülkemizde kıyı turizmi önemli bir yer tutar ve yakın gelecekte tutmaya devam edecektir.

Haliyle turizm destinasyonlarımızın cazibesini geleceğe taşımak bugünlerde atılacak adımlara bağlıdır.

Özellikle sürdürülebilirlik, altyapı ve çevre konularını çok önemsemeliyiz.

Uluslararası rekabette hedefe ulaşmak için eksikliklerimizi giderecek yerel, ulusal ve küresel düzeyde yeni politikalar geliştirmeliyiz.

Turizmi yurt genelinde 365 güne yayacak şekilde kültür, sanat, eğitim, sağlık, spor, fuar ve benzeri branşlardaki projelere destek vermeliyiz.

İklim değişikli, jeopolitik gerginlikler, makro-mikro ekonomik belirsizlikler, yapay zekâ teknolojileri gibi konuların getirdiği yükü hafifletecek yöntemler bulmalıyız.

Ülkemizdeki enflasyon ve fahiş fiyat artışlarını kontrol altına alarak kaybolmaya başlayan rekabet edebilme gücünü yeniden kazanmalıyız.

Demokrasi kültürü, adalet anlayışı ve insan hakları, kadın, çocuk ve hayvan hakları gibi konulardaki ülke imajımızı düzeltmeliyiz.

Turizmi meslek olarak tanımlayan yasal düzenlemelere gitmeliyiz.

Mevcut yasaları da güncelleyerek geleceğin turizm anlayışına uyumlu hale getirmeliyiz.

Sektörün ülke gelişiminde lokomotif olması için turizmden elde edilen gelirlerin adaletli bir şekilde dağıtılmasını sağlamalıyız.

Turizmi rakamlar üzerinden değerlendirmek yerine sektörün gelişimini engelleyen eksikliklere odaklanmalıyız.

Turizm verileriyle ilgili süreçlerde açık ve şeffaf olmalıyız.

*

Turizm politikaları belirlenirken çok paydaşlı diyalog içinde olmalıyız.

Turistik kentlerimizi kamu, yerel yönetimler ve turizm sektör temsilcilerinden oluşan çok paydaşlı anlayışla yönetmeliyiz.

Turizmle birlikte büyüyen şehirlerdeki doğal güzellikleri, tarih ve kültürel dokuyu koruyarak plansız büyümeyi engelleyen etkin çalışmalar yürütmeliyiz.

Yeni ve iddialı destinasyonlarla rekabet edebilmek için insanı, doğayı ve kültürel değerleri öncelikleyerek yeni ve modern projelerle Antalya gibi turistik kentlerimizi yeniden imar etmeliyiz.

Turizm yatırımlarını doğru planlamalıyız. Aynı destinasyona yeni tesisler yapıp kendi kendine rakip yaratmak yerine farklı destinasyonlara açılarak kurumsal ufku geliştirmeliyiz.

Sektördeki personel sorunundan daha fazla hissedilen patron sorunlarını giderecek tedbirler almalıyız.

Yerel değerler kitlesel hareketlere ilham verebilir, haliyle yerel düşünüp global hareket edecek hedefler belirlemeliyiz!

Bunun için öncelikle yerel halkla turistin etkileşimini arttırmalıyız.

Yerel kültürlerden esinlenerek oluşturulan hikayelerle tanıtım ve pazarlama yapmalıyız.

Zengin Türk mutfağındaki farklılıkları öne çıkaracak güzergâhlar belirleyip gurme turu tanıtımları gerçekleştirmeliyiz.

Destinasyonları cazip kılmak ve öncelikli tercih haline getirmek için yeni konseptler geliştirmeliyiz.

Spor etkinlikleri, festivaller, yürüyüş rotaları gibi turisti teşvik edici proje ve programlar oluşturmalıyız.

‘Türkische Riviera’ sloganıyla tüm dünyada tanınan Antalya gerçeğinden yola çıkarak topyekûn ülke tanıtımı yerine bölgesel tanıtımları öne çıkarmalıyız.

*

Sektöre yönelik iş sağlığı ve güvenliği, denetim mekanizmaları, yetki, sorumluluk ve cezai müeyyidelerle ilgili kalıcı ve caydırıcı tedbirler almalıyız.

Son yaşanan Kartalkaya faciasından ders çıkartarak daha nitelikli denetim için Turizm Bakanlığındaki iş yoğunluğunu azaltmalıyız.

Yasal düzenlemelerle bakanlığın elindeki denetim yapma yetki ve sorumluluklarını yasayla kurulmuş birliklere devretmesini sağlamalıyız.

Bunun için TÜRSAB örneğindeki gibi bir ‘Otelciler Birliği’ kurmalıyız.

Hatta içine turizm ulaşımı ve diğer unsurları da alacak şekilde ve tüm turizm işletmelerinin çatı kuruluşu olacak ‘Turizm Ticaret odaları’ gibi yerel birlikler oluşturmalıyız.

Böylece 40-50 bin turizm işletmesini tek başına denetlemeye çalışarak yoğun emek ve zaman harcayan bir bakanlık yerine sektörü meslek birlikleri üzerinden denetleyen bir bakanlık mekanizması oluşturmalıyız.

Geleceğin turizm anlayışında fark yaratan ülke olmak ancak böyle bir manifesto yazmayla mümkün olacaktır!