Turizmde yeni hedef ve planlar

‘rekorlar’ yılıydı. 2016’daki Rus krizi ve 2017’de Avrupa pazarındaki düşüşle birlikte yaşadığımız kabus hala hatıralarımızda. Bu yüzden geçen sezon sayısal anlamda rekor üstüne rekor kırılması, her şey bir yana moral motivasyon açısından önemliydi. Tabi gönül isterdi ki, gelen turist/tatilci sayısındaki bu artış elde edilen gelire de aynı şekilde yansısın…

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir iftar programında, “Nicelikli turistin yanında bundan sonra konsantrasyonumuzu nitelikli turiste vererek, yani konaklama dışı harcaması fazla olan, yüksek gelir grubu turisti hedefleyen yeni politikalar üreterek 70 milyar dolarlık turizm gelirini hedefe koyduk” dedi.

Peki işaret edilen, konaklama dışı harcaması fazla, yüksek gelir grubu, yani nitelikli turist nasıl getirilecek?  

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy bir açıklamasında, ‘Turizm Ana Planı’ndan bahsetmişti. Nitelikli turisti ülkemize getirebilmek için bir yol haritası hazırlığında olduklarını söylemiş ve “Turizm Ana Planı, turizmde sezon süresini uzatacak ve kişi başı harcama tutarını artıracak şekilde hazırlandı” demişti. Bu ana plan içerisinde inanç, sağlık, termal, gastronomi turizmi gibi öncelikler olduğunu anlatmış, hedef pazar ve ziyaretçi kitleleri belirlenerek bunlara yönelik tanıtım yapılacağını ifade etmişti. Bakan Ersoy bu kapsamda tanıtım stratejisini değiştirdiklerini,  geleneksel tanıtım yöntemlerinin yanı sıra artık dijital tanıtıma önem verdiklerini de vurgulamıştı…

Bunların hepsi güzel, hepsi kulağa hoş geliyor da, bu planın ne kadarı hayata geçirilecek doğrusu merak ediyorum. Bu tür söylemleri o kadar çok duyduk, o kadar çok dinledik ki sayısını unuttuk.  Turizmin çeşitlendirilmesi, sezonun 12 aya yayılması, sağlık, termal, kongre, doğa, gastronomi, kış, yayla vs. turizmi gibi onlarca alternatif ürün yıllardır söylemlerde yer almasına rağmen bir türlü arzu edilen sonuç alınamıyor. Demek ki bir şeyleri yanlış yapıyoruz. Niyetler halis olsa da yapılan o yanlış veya yanlışlar yüzünden olumlu sonuç alamıyoruz.

Dünyanın en güzel konaklama tesisleri bizde. İklim, doğa, kültür varlıkları ne ararsan en iyileri bizde.  İnsan yaşamının başladığı coğrafyadayız, her karış topraktan dünya tarihi fışkırıyor ama bakıyoruz elit tabaka, entelektüel turist bize gelmiyor.

Niye?

Türk turizminin gerek yurtiçi gerek yurtdışında en çok tanınan isimlerinden biri olan Hüseyin Baraner’e göre bunun sebebi kendimizi bu ‘yüksek turist’ grubuna anlatamıyor olmamız. Bu güne kadar gerçekleştirilen tanıtım kampanyalarıyla o kesime ulaşamamışız. Baraner, “Zaten mevcut tanıtımlarla ulaşmamız da zor. Okuyan, müzeleri dolaşan, varlıklı insanlara sosyal medya reklamları ile ulaşamazsınız. Onlara yaşadıkları çerçevede dokunmak gerek. Bir kitapçıda, bir müzede, şarap festivalinde, felsefe söyleşisinde vs. onların bulunduğu ortamda onlara temas etmeniz ve anlatmanız gerek” diyor.

Haksız da sayılmaz.

Biz bugüne kadar denizi, kumu, güneşi tanıtıp sattık. Birbirinden güzel konaklama tesislerimizle övünürken, doğal güzelliklerimizi, kültürel varlıklarımızı arka planda bıraktık. Otellerin konforunu tanıtıp o konforu pazarlamayı tercih ettik. Onun için de bize otelden çıkmayan, tüm ihtiyaçlarını otelde karşılayan tatilciler akın ediyor. Onun için de gelen turist sayısı artsa da gelir artmıyor.

Ezcümle; Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy’un açıkladığı turizm hedefi de, bu hedefe ulaşmak için ortaya koyduğu plan da doğru. Yeter ki, altı doldurulsun, lafta kalmasın.

Malum lafla peynir gemisi yürümüyor…