Türkcell ile beylik!..

Abone Ol

Ve..
“Bir günlük keyif, bir günlük beyliktir” demeyi de ihmal etmemiştim ya.,
Ne de doğru bir laf etmişim?.
Bilindiği üzre düne kadar Antalya’nın davetlerine icra koyup, gitmedik yer bırakmayıp, görmedik yeri olmadığını iyi bildiğim HAŞMETli üstadımızı kıskandığımı açık-seçik beyan etmekten kaçınmamıştım.
Bu kez piyango bize vurdu!..
Biz İstanbul sokaklacrında cirit atarken(!) HAŞMETli üstadımız sanırım Antalya’da gülleyi kaldırma uğraşı veriyordu!.
Sabiha Gökçen Havalimanını ilkkez gördüm. Çünkü benim tercihim hep Atatürk Havalimanı olmuştur...
Doluştuk bir münibüse, Kartal sokaklarında Türkcell Şebe Kontrol Merkezi’ni aradık. Aradık diyorum çünkü şöför bi götürdüğü yerden 3 kez geçirdi bizi. Mübarek sanki taksimetre ile çalışıyordu ve bizi de hazır bilmediğimiz bir yere gelmişken sıka sıka suyumuzu çıkartacak!..
Ve Türkcell Şebeke Kontrol Merkezi’ndeyiz..
İyi yada kötü, herkesin bir cep telefonu var ya.
Ve o telefonlar vazgeçilmezlerimizdendir ya.,
Konuştuğumuz kadar para öderiz. Gerisi aklımızın ucundan bile geçmez.
Telefon geldi aç konuş. Aklına biri geldi ara, derdini anlat ve telefonu kapat..
İşte bizlerin cep telefonu ile ilgili bildiğimiz şeyler. Meğer esas mesele perdenin diğer arkasıymış.
Türkcell davet etti gittik. Ve mini bir seminer ile, Türkiye’nin mobil ilitişim şirketinin nasıl bir ticari faaliyet içerisinde olduğunu bizlere, Türkcell Şebeke Destekten Sorumlu Bölüm Başkanı Bahadır Üçer, 35-40 dakikalık bir anlatımla sundu.
Eeeee.,
“Sunmakla ne mi olmuş ?.”
Ebenin, pardon bu ülkede 17 yıldır yatırımda sürekli lideri. 18 milyar TL’lik yatırımıyla Türkiye’nin en iyi şebekesi. Bugüne kadar Türkiye’yi 17 yılda 537 bin yıl konuşturmuş. Kapsama alanı bazında toplum nüfusun yüzde 99.7’si.
Ve Antalya Türkiye’nin en fazla telefon ile konuşan iller arasında 4’ncü ili.
Tüm Türkiye’deki baz istasyonlarının kontrolü bizim gittiğimiz Merkez’den yapılıyor muş.
Misal. Mustafa Akaydın’ın Meydan mezarlığına koydurdurup, halktan gizlemek adına etrafını çevirttiği kulübe görünümlü baz istasyonuna birisi taş mı attı, İstanbul’daki merkezde anında görülüyor. Ve arıza olursa derhal gideriliyor. O taraftaki cep telefonu kullanıcısı birkaç saniye şebekesiz kalabiliyor ve o anda, “Hay ben böyle operatörün” deyip, devamını getiremediği süreçte arıza gideriliyor muş.
Elçiye zeval olmaz, bize öyle dediler.
İnsanoğlu’nun ayağına getirilen hizmetler eminim ki herkesçe basite alınır. Çünkü, “parasıyla değil mi kardeşim” zihniyeti fazlalığı vardır ya.,
Ama işin mutfak tarafı hakikaten, “Vay be” dedirtiyor.
Harika bir geziydi.
Mükemmel ağırlandık.
Hele., Kadıköy Develi restorantın yemekleri. Galatasaray (Suada) ziyafeti ve Suada-Kuruçeşme Arena’ya tekneyle geçiş, Arena’da bizlere özel barda şarkı dinleyip, denize nazır keyif yapmak olağanüstüydü.
Tüm görevliler son derece kibar, güler yüzlü ve cana yakın olanların arasından titizlikle seçilmiş.
Ama bir kişi iyi değildi.
Hatta rezalet.
Sanatçı kimliğiyle para karşılığında oynadığı reklam sayesinde ününe ün katan Sertap Erener’in konser sırasında ekmeğini yediği, servetine servet kattığı kişi veya kurum için binlerce kişi önünde sarfettiği söz.
“Bana reklamda oyna dediler oynadım. Ben işimi yaptım. Türkcell çekiyormuş, çekmiyormuş bana ne. Gidin onu yetkililere sorun.”
Nasıl bir cümle ki bu?
Sanki o reklamda oynayabilecek tek kişi Sertap Erener’di. Besle kargayı ve kardeşini, oysun gözünü diye boşuna dememişler.
Not: Kardeşini dememiz Sertap’ın kardeşi Türkcell’in reklam işlerini yapan ajans sahibi.. Ayrıca bizlerle birlikte bu gezide Eskişehir’li gazeteciler de vardı ve o gazeteciler Antalya ile ilgili neler dedi, yarın anlatırım.