Ekonomik büyüme, bir ekonomide belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değerinin (Gayrisafi Yurt İçi Hasıla- GSYH) artması anlamına gelir. Genellikle bir önceki yıl veya çeyrekle karşılaştırılarak ölçülür. Ekonomik büyüme, bir ülkenin üretim kapasitesinin ve refah düzeyinin arttığını gösteren temel göstergelerden biridir. Ancak bu büyümenin sağlıklı olup olmadığını anlayabilmek için sektörlere, harcamalara, dış ticarete ve gelir dağılımına da ayrıntılı bakmak gerekir.
TÜRKİYE EKONOMİSİ 2025 YILINA YAVAŞ AMA DENGELİ BAŞLADI
2025 yılının ilk üç ayında Türkiye ekonomisi, geçtiğimiz yıla kıyasla %2,0 büyüdü. Bu oran ilk bakışta düşük gibi görünse de son dönemde yaşanan küresel ekonomik durgunluk, yüksek faizler, dış talepteki zayıflama gibi faktörler dikkate alındığında ekonominin yine de pozitif bir yönde ilerlediğini söylemek mümkün. Türkiye ekonomisi son yıllarda sıkça yaşanan dalgalanmalara rağmen bu çeyrekte dengeli bir görünüm sergiledi.
SEKTÖRLERİN PERFORMANSI: İNŞAAT VE HİZMETLER ÖNE ÇIKTI
Sektörel bazda bakıldığında, bazı alanlar ciddi şekilde büyürken bazıları da geriledi:
İnşaat sektörü %7,3 büyüme ile açık ara önde. Bu durum, özellikle kamu yatırımlarındaki artış ve kentsel dönüşüm projeleriyle ilişkilendirilebilir.
Bilgi ve iletişim sektörü %6,1 büyüdü. Dijitalleşme ve teknolojiye olan talep artışı bu sektörün itici gücü olmuş görünüyor.
Hizmetler sektörü genel olarak %1,3 arttı. Turizm ve yeme-içme gibi alanlar bu büyümeye katkı sağlamış olabilir.
Gayrimenkul faaliyetleri %2,4 artış gösterdi. Yani konut piyasası hâlâ canlılığını koruyor.
Finans ve sigorta sektörü %0,5 gibi sınırlı bir büyüme yaşadı. Bu durum, yüksek faiz ve kredi daralmasıyla açıklanabilir.
Bununla birlikte iki önemli sektör daralma gösterdi:
Tarım sektörü %2,0 küçüldü. Kuraklık, girdi maliyetleri ve yapısal sorunlar etkili olmuş olabilir.
Sanayi sektörü %1,8 geriledi. Özellikle ihracata dayalı üretim yapan sanayi kolları dış talepteki yavaşlama nedeniyle zayıflamış görünüyor.
Bu tablo, Türkiye’de büyümenin daha çok inşaat ve hizmetler gibi iç talebe bağlı alanlardan geldiğini, üretim odaklı sektörlerin ise zorlandığını gösteriyor.
GSYH CARİ FİYATLARLA ARTTI AMA DOLAR BAZINDA SINIRLI
Türkiye'nin GSYH’si, cari fiyatlarla yani enflasyon dahil edildiğinde 12 trilyon 125 milyar TL oldu. Bu, geçen yılın aynı dönemine göre %36,7’lik bir artış anlamına geliyor. Ancak dolar cinsinden bakıldığında GSYH 335,5 milyar dolarda kaldı. Kur etkisi nedeniyle TL’deki yüksek artış, döviz bazında aynı oranda yansımıyor.
TL bazında artış güçlü görünse de döviz bazında GSYH hâlâ sınırlı. Bu da Türkiye ekonomisinin döviz karşısında değer kaybettiğini ve kişi başına düşen gelirin çok hızlı artmadığını düşündürüyor.
TÜKETİM VE YATIRIM HARCAMALARI DEVAM EDİYOR
Hane halkı harcamaları 2025’in ilk çeyreğinde %2,0 oranında artmış. Bu, vatandaşların yüksek enflasyona rağmen harcamalarını belli ölçüde sürdürdüğünü gösteriyor. Ancak harcamaların büyük ölçüde zorunlu kalemlerde (gıda, barınma) yoğunlaştığını varsayabiliriz.
Devletin tüketim harcamaları %1,2 arttı.
Yatırımlar (gayrisafi sabit sermaye oluşumu) %2,1 arttı. Yani özel sektör yatırımları az da olsa artışta. Bu veriler, iç talebin canlı kaldığını gösteriyor ama büyümeye yüksek katkı verecek sıçramalar şimdilik görünmüyor.
İHRACAT DURAKLADI, İTHALAT HIZLANDI
Mal ve hizmet ihracatı %0,01 azaldı.
İthalat ise %3,0 arttı.
Bu, dış ticaretin büyümeye olumsuz yansıdığı anlamına geliyor. Artan ithalat, iç talebin dış kaynaklı mallara yöneldiğini; ihracattaki duraksama ise özellikle Avrupa gibi ana pazarlarımızdaki talep düşüşünden kaynaklanıyor olabilir.
Türkiye’nin büyüme modelinin sağlıklı olması için net ihracatın pozitif katkı vermesi gerekiyor. Ancak mevcut durumda büyüme, dış ticaret yerine daha çok iç harcamalara ve inşaata dayanıyor.
ÜCRETLER YÜKSELDİ AMA KARLARIN PAYI GERİLEDİ
İşgücü ödemeleri (maaşlar ve yan ödemeler) %42,9 oranında arttı. Bu çok güçlü bir artış.
Net işletme artığı/karma gelir %31,2 yükseldi.
Bu artışların sonucunda:
Ücretlerin toplam katma değer içindeki payı %43,7’ye çıktı. (Geçen yıl %41,7 idi.)
Sermaye kazancının payı ise %36,4’ten %35,0’a düştü.
Çalışanlar, bu çeyrekte ekonomiden daha fazla pay almış görünüyor. Asgari ücret artışları, toplu sözleşmeler ve kamu maaş düzenlemeleri bu sonucu getirmiş olabilir. Ancak yüksek enflasyon karşısında alım gücü artışı olup olmadığını net görmek için enflasyonla karşılaştırmak gerekir.
GENEL BİR DEĞERLENDİRME
2025 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi:
Büyümeye devam etti ama tempo yavaşladı,
İnşaat ve hizmetler sektörü ağırlık kazandı,
Tarım ve sanayi üretimi geriledi,
İç tüketim ve yatırımlar sürüyor ama ihracat zayıfladı,
Ücretlerin payı arttı, şirket karlarının payı azaldı.
Sonuç olarak: Türkiye ekonomisi 2025’e zayıf ama dengeli bir başlangıç yaptı. Sürdürülebilir bir büyüme için üretim ve ihracat ayağının güçlenmesi, tarım ve sanayi gibi temel sektörlerin desteklenmesi gerekiyor. Ücret artışları sevindirici ama enflasyon karşısında etkisinin kalıcı olması için fiyat istikrarı sağlanmalı.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
zozcivan@hotmail.com