Kafamızı kaldırıp çevremize, komşularımıza şöyle bir göz atalım. Yunanistan çoktan iflas etti. Para bulmak için AB'nin de isteği ile adaları satışa çıkarmaya başladılar. Halk sokaklarda. Türkiye ile birleşelim diyenler bile çıktı. Yeni yeni toparlanmaya başladılar. O da AB desteği ile.
Irak, Suriye daha da kötü. Yarına ne olacakları belli değil. İç savaşla, yabancı işgallerle uğraşıp duruyorlar. Işid denen terörist örgüt elini kolunu sallaya sallaya Bağdat'a ilerliyor. Ülkesini terk eden milyonu geçkin Suriyeli ülkemize sığındı. En kötü koşullarda sığınmacı olarak yaşamaya razılar. Durumları perişan.
Azerbaycan'ın başı Ermenistan'la dertte. Dağlık Karabağ on yıllardır Ermeni işgali altında. Elleri kolları bağlı. İran deseniz Batılı devletlerin baskısı altında. Demoklesin kılıcı gibi tepesindeler. Başını kaldırsa balyozu indirecekler. Bir yandan güya batılı devletlere kafa tutuyor, diğer yandan ne uzuyor ne kısalıyor. Elinde petrolü olmasa iyice batacak.
Tüm bu coğrafyada tek güçlü ülke Türkiye. İstikrarını sağlamış, ekonomisini kalkındıran, huzur ve güven ortamında geleceğe ilerleyen tek ülke. Ne bir Allah'ın kulu ülkemize saldırmayı göze alabiliyor, ne de bize zarar vermeyi başarabiliyor.
Bunu üç şeye borçluyuz. Bir kere bu coğrafyadaki en demokratik ülke biziz. İkinci olara ekonomisi en gelişmiş, çağdaş dünyaya en çok entegre olmuş ve milli birliğini sağlamış ülkeyiz. Üçüncü olarak da güçlü bir ordumuz var. Türkiye artık kendi tankını, helikopterini, insansız hava araçlarını üretebilen bir ülke halini almıştır.
İsteyen kabul etsin isteyen etmesin. Bu ülkede 10 yıldır süren tek parti hükümeti şu çevremizde olan olaylardan en az etkilenerek çıkmış olmamızın temel unsurudur diye düşünüyorum. Siyasi istikrar olmadan ne ekonomik ne de diplomatik istikrar olmaz. Türkiye'nin karanlık 90'lı yılları bunun en tipik örneğidir.
Türkiye tüm engellemelere rağmen yolunda ilerlemeye de devam edecektir. Hiç bir güç bu ilerleyişi durduramaz. Geleceğimiz aydınlık ve parlaktır. Yeter ki ülkemizin kıymetini bilelim.