‘Ulan’ meclis üyeleri n’apıyorsunuz..

Abone Ol

Bir bürokrat, “işvereni” hüviyetindeki bir meclis üyesine “ulan” diye hitap edebiliyor..
Daha da kötüsü..
Buna (bir kişi hariç) hiçbir meclis üyesi tepki koymuyor, sesini çıkarmıyor ya da çıkaramıyor..
İş bununla da kalmıyor..
“Ulan” denilen meclis üyesi, toplantı çıkışında neredeyse tartaklanıyor, yine “tık” yok..
Bir bürokrata dersini veremiyorsa..
Meclis üyeliğinin kişiliğini koruyamıyorsa..
Böyle bir meclis ve üyelerinden Antalya’ya fayda gelir mi?

Dün sizlere “bir Büyükşehir Meclisi manzarası” çizmiştim..
O manzara içindeki kişiler ve seyirci koltuğunda oturanlar bol bol gülüşmüşler, eğlenmişler..
Oysa..
Mustafa Akaydın’ın tavırları da, Murtaza Tamyürek’in sözleri de, söylediği kişinin suskunluğu da gülünecek değil, ağlanacak şeyler..
Böylesine “düşündürücü” bir ortamda alınan kararlardan Antalya’ya fayda gelir mi?

Önceki güne –bir daha- dönelim..
CHP’nin yönetiminde olan Büyükşehir Belediye Meclisi’nde resmen rezalet yaşandı..
“Ağır abi” olması gereken Mustafa Akaydın başta olmak üzere..
CHP’liler birbirine “ahlaksız” diyecek kadar ileri gitti..
Meclis’teki CHP’lilerin birbiriyle kavgası alay konusu yapıldı..
Meclisi izleyenler de kahkahalara boğuldu..
Hizmet adına ise hiçbir karar alınmadı..
Olabilir..
Bazen meclislerde anlaşmazlıklar çıkar, bir karar alınamayabilir..
Ancak..
Şöyle bir manzara asla yaşanmamalıdır:
CHP'li Süleyman Evcilmen, Muhittin Böcek, Erdem Armen, Deniz Fırat Budak, Hüseyin Kazancı, Gürsel Karabayır, Mustafa Karaman, Recep Tokgöz ve Edip Kemal Bahadır meclisi tek tek terk ederken, Akaydın'ın ANET Genel Müdürlüğü’ne getirdiği Ömer Apa, Gürsel Karabayır'a, “sizi bu halk niye seçti, terk etmekte geç bile kaldınız” diye bağırdı..
Karabayır buna, “asker olalım diye seçilmedik” dedi..
Ömer Apa işin dozunu artırarak, “partinin neferi olma ulan” diye cevap verdi..
Bu arada..
Ak Partili Murtaza Tamyürek Akaydın’a hitaben, “Bunu gördünüz değil mi Başkan, bir bürokratın bir meclis üyesine karşı takındığı bu tavrı şiddetle kınıyorum” dedi..
Akaydın da, “Evet, ben de şiddetle kınıyorum” diye cevap verdi..
Ve..
CHP'lilerin kavgası Antalya sokaklarında çığ gibi dalgalanırken, meclis üyeleri bir şey yokmuş gibi sessiz sedasız toplantıdan ayrıldı..

Bu manzara sizi güldürüyor mu yoksa ağlatıyor mu?
Siz bunu düşünedurun..
Ama..
Bütün bu olan-bitenlerin “tek sorumlusu” Büyükşehir Başkanı Mustafa Akaydın..
Gürsel Karabayır kendisine “muhalif” biri bile olsa..
Sırf “meclis üyeliğinin itibarını korumak adına” dün hemen Ömer Apa’nın görevine son vermeliydi..
Tamyürek’in tepkise katıldığını belirtip, “ben de şiddetle kınıyorum” dediği bu bürokrata dokunmadı..
Yani..
“Kınamasında” bile samimi değildi..
Yani, yine dalgasını geçti..
Daha da ötesi..
Ömer Apa’nın yaptığından büyük bir keyif aldığından da eminim..

Bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım..
Bir kent, seçip “bana hizmet et kardeşim” diye gönderdiği belediye başkanı ve meclis üyelerinden, kavga-çekişme-çıkar çatışması değil, “ciddi” çalışma bekler..
Bakıyorsunuz..
Başta Büyükşehir Meclisi’nin Başkanı “ciddi” değil..
Herkesle ve her şeyle (dolayısıyla bütün Antalya ile) dalgasını geçiyor..
CHP’li üyelerin “dediği her şeyi yapmasını” istiyor..
Yapmayanı bir dövmediği kalıyor..
“Balık baştan kokar”mış..
Başkanı böyle olan bir Meclis’te “ciddi” çalışma yapılabilir mi?
Eh, “ciddi” çalışmayan meclis üyelerine de biri çıkar bugün “ulan” der, yarın daha ağırını da söyler..
Ve..
Önceki gün olduğu gibi, kimse de çıkıp “sen kim oluyorsun” diye sormaz, soramaz..

Bence..
Başta Akaydın olmak üzere bütün Meclis üyeleri şapkalarını önüne alıp biraz düşünmeli..
“Biz bu hale nasıl geldik, niye geldik, ne yapıyoruz Allahaşkına” diye sormalı..
Ve..
Gözünü kapatıp, birkaç dakika da olsa şu Antalya’yı biraz hayal etmeli..
Utanmalı, kendine gelmeli..
Vesselam..