Eğitim-İş Sendikası Antalya Şube Başkanı Sadık Acar, sendika olarak üniversitelerde adalet, eşitlik ve liyakat esaslı bir yönetim anlayışının bir an önce sağlanması talebiyle Yükseköğretim Kurulu önünde basın açıklaması gerçekleştirildiğini, üniversitelerde görev yapan akademik ve idari personelin yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, bu sorunlara kalıcı çözümler üretilmesini istediklerini hatırlattı. Üniversitelerin bilim yuvası olarak toplumun ilerlemesinde önemli role sahip olduğunu dile getiren Başkan Acar, “Türkiye’de üniversitelerin temel sorunu, üniversitelerin özgürce bilim yapılan yerler olmasından korkmak olmuştur. Üniversitelerin doğasında olması gereken farklı düşünceler yerine iktidarın taraftarı düşüncelerin üretilmesi istenen yerler haline getirilmiştir. Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar bu politikaların somut örneğidir. 22 yıldır izlenen politikalar sayesinde üniversitelerimizin adı üniversite ancak kendileri birer lise kuruluşlarıdır. Akademik ve mali özerkliği olmayan, rektörler eliyle eşe dosta akademik unvan dağıtılan yerler olmuştur. Bu politikalar birkaç yıl daha sürdürülürse Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke Türkiye üniversitelerinden mezun olanlara denklik belgesi vermeyecektir. Bunun küresel ekonomide karşılığı, gençlerimizin ellerindeki diplomalarla yurt dışında çalışamamalarıdır. Böyle bir tablonun karşısında zeki, çalışkan gençlerimiz, daha fazla yurt dışında üniversite eğitimi kovalayacaktır” dedi.
‘Denklik verilmeyecek’
‘Nasıl ki Türkiye yükseköğretimde güvenilir olmayan ülkelerden alınan diplomalara denklik vermiyorsa, Avrupa ülkeleri de ülkemiz üniversitelerinden alınan diplomalara denklik vermeyecektir’ diyen Acar, “Çünkü bir diploma sizin o alanda ne okuduğunuzu, neyi becerebildiğinizi belgeler. Çocuklarımızın üniversite eğitimindeki yolculuğunu belgeleyen Mavi Diploma uygulaması tüm üniversitelerde zorunlu olmalıdır. Üniversite öğrenci ve öğretim üyelerinin bir hedef etrafında buluşmaları, birleşmeleri anlamına gelir. O hedef bilimdir. Bilim ise evrenseldir. Bir üniversite bulunduğu çevreye ancak evrensel bilime ve ilkelerine bağlı kalarak, gerici düşüncelere taviz vermeyerek hizmet edebilir. YÖK, 12 Eylül kurumu olduğunu icraatlarıyla daima hatırlatan bir kurum olmuştur. Bugünkü şöhretini sonuna kadar hak etmiştir. Çünkü artık sadece bir kurum değil bir zihniyetin somutlaşmış hali ve sembolüdür. Kurulduğundan bu yana akademik özgürlüklerin kurumsal düşmanı olmak bu kurumun temel özelliği olmuştur. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, üniversiteleri, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın ve kalkınmanın temel unsurlarından biri olarak görüyordu. Üniversitelerin, eğitim-öğretim, araştırma ve topluma hizmet gibi temel işlevlerini yerine getirerek, ülkenin ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunacağına sonsuz inancı vardı. Bizden daima hayal ettiğimiz yeri hak etmemizi istedi. Bugün hayal ettiğimiz yer ile bulunduğumuz yer arasındaki mesafe sürekli açılmaktadır. Bu nedenle çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın ve kalkınmanın temel unsurlarından biri olan üniversitelerin özerkliğinin tam olarak sağlanması, siyasi müdahalelerin önlenmesi, akademik kadroların niteliğinin artırılması ve araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, üniversitelerin daha etkin bir şekilde işlev görmesi için elzemdir. Oysa üniversitelerimiz iktidar partisinin ve gerici işbirlikçilerinin arka bahçesi haline getirilmek istenmektedir” ifadelerini kullandı.
Taleplerini sıraladı
Taleplerini hatırlatan Acar, “Atanmış rektörler istifa etmeli, seçilmiş rektörler yönetime gelmelidir. Akademik zam hemen yapılmalıdır. Akademisyenlerin atandıkları yılın atanma kriterleri uygulanmalıdır. Akademisyenlerin atanmalarında sürekli değişen kriterler yüzünden oluşan mağduriyetler giderilmelidir. Kişiye özel ilanların önüne geçilmeli, mülakat kaldırılmalıdır. İdari personelin üniversite ödeneği hakkı tanınmalıdır. İdari personelin sosyal destek ödemelerinin genişletilmeli ve maaşları insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılmalıdır. Servis hizmeti bir zorunluluktur ve devam etmelidir. Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavları her yıl düzenli olarak yapılmalıdır. Liyakatsiz atamalar son bulmalı ve iş barışı sağlanmalıdır. Fakülte/enstitü/yüksekokul sekreterliği atamalarında hülle yolu kapatılmalıdır. Eğitim-İş olarak, üniversite çalışanlarımızın haklarını savunmaya ve tüm bu sorunlara karşı çözüm üretmeye devam edeceğiz. Yetkililere çağrımız, üniversitelerde adalet, eşitlik ve liyakat esaslı bir yönetim anlayışının acilen tesis edilmesidir” diyerek konuşmasını tamamladı.
ESRA ALTUNKES