‘Vali’lerimiz ve ben

Abone Ol

Antalya’da valilik yapmak gerçekten çoğu ilden zordur.
Çünkü Antalya çok dinamik ve sürekli büyüyen ve göç alan bir kent. Deniz, doğa ve güneşiyle turizmin başkenti olması, kış aylarında kongre kenti tercihleri, büyük toplantılara ev sahipliği yapması, politikacıların ve yüksek bürokratların uğrak yeri, sivil toplum örgütlerinin fazlalığı, Antalya’yı valiler açısından zor bir şehir haline getiriyor.
Gazetecilikteki 26 yıllık meslek hayatımda 7 vali ile çalışma olanağı buldum. 8’ncisiyle çalışmaya devam ediyorum.
Bunlar
Bahaeddin Güney- (1984-1988), Erol Tezcan- (1988-1991), Saffet Arıkan Bedük- (1991-1992), Saim Çotur- (1992-1996), Hüsnü Tuğlu- (1996-2000), Ertuğrul Dokuzoğlu- (2000-2003), Alaaddin Yüksel- (2003-2010), Ahmet Altıparmak( 2010-……)
Siftahı Baheddin Güney ile yaptık. Sempatik, cana yakın ve özellikle de gazeteci dostu bir valiydi kendileri. Ne zaman Bahaeddin Güney ismi ortaya atılsa, aklıma ilk gelen şey, benimde mesleğe başlamamda vesile olanların başında gelen Mehmet Yönden’in Vali Güney’i dama çıkartması ve fotoğrafını çekip, “Damda vali var” başlığıyla haberini yapması olur.
Erol Tezcan: Dolu dolu 3 yıl Antalya’da kaldı. Meslek hayatımda en ters düştüğüm vali olarak hafızama yer etti. Hükümetin valisi olmasından dolayı olacak ki, Antalyaspor’un 3.Lig’e düşmenin eşiğine geldiğinde o dönem Yeni İleri Gazetesi’nin Spor müdürlüğü görevini yapıyordum ve, “Antalyaspor nasıl kurtulur” başlığı altında bir kampanya başlatmış, valiyi de toplantıya davet etmiştik. Vali Erol Tezcan davetlere cevap vermedi. Bunu, “Vali’den tık yok” başlıklarıyla kamuoyuna duyurduk. Haber çıktığı gün telefon açıp, “Ne biçim başlık bu” gibi sert bir üslupla çıkıştı.
“Vali hesap sordu” başlığını atıp, kamuoyu ile paylaştık. Haber çıktığı gün yine telefonda söylemedik söz bırakmadı ama en önemlisi de, “Bana bak seni bu kentte yaşatmam” sözleri olmuştu.
O sözlerini, “Vali’den tehdit” başlığıyla haber yaptık. O haber çıktığında da telefon ile aradı.
“Oğlum sen benim başıma bela mısın. Toplantının olduğu gün benim Alanya’da önceden programı yapılmış bir toplantım var. Gelemem. Anlamak mı istemiyorsun” diye çıkıştı.,
“Yardımcınızı gönderebilirsiniz sayın valim” cevabı verince, toplantıya yardımcısını gönderdi.
Dönemin valisi Erol Tezcan Antalya’dan tayin olup gitti, ben ise hala Antalya’da yaşıyorum.
Saffet Arıkan Bedük çalışkan bir vali idi çözüm odaklı çalışırdı ve sivil toplum kuruluşları ve halkla ilişkileri iyiydi.
Saim Çotur, tanıdığım en mütevazi valiydi. Görevini yapar, yol gösterir, siyaseti işine karıştırmazdı.
Sonraki valimiz Hüsnü Tuğlu, tecrübeli ve heyecanlıydı. İkinci vali vakam sayın Tuğlu ile olmuştur.
100. Yıl Spor Kompleksi’nde yaşanan olumsuzlukları kaleme almış, vali beye, “Sayın valim o güzergahtan geçerken lütfen şöförünüze 100. yıl’a da uğrayacağız talimatını verin, gelin rezillikleri çıplak gözle görün” demiştim. Yazı çıktığı gün beni makamına çağırdı. Kırmadım gittim. Ağzında upuzun bir puro, “Ne yani valinin işi gücü yok 100. Yıl Spor Kompleksi’ne gezmeye mi gidecek” diye çıkıştı.
Valilik makamındaydım ve çıt dahi çıkartmadan gözlerinin içerisine öylece baktım. O yıllarda susma hakkı yasası olmadığı halde susma hakkımı kullanmıştım. Tabi ki yazma hakkımı da sonuna kadar. Bana, “Çıkabilirsin” dedi, bende çıkıp gittim. Söylediği sözlerin aynısını başlığıyla köşe yazımda kullandım.
Ertuğrul Dokuzoğlu ile pek diyalogumuz olmadı.
Alaaddin Yüksel’i asla unutamam. 26 yıllık meslek hayatımda bende apayrı bir yeri vardır. Bir şehrin mülki amirliğinden çok, baba şefkati dağıtan, pamuk kadar yumuşak yüreğiyle ama aynı zamanda üretkenliği ve çalışkanlığıyla kendisini 7’den 70’e herkese sevdiren Alaaddin Yüksel gönüllerde taht kurmuş ender insanlardan birisi.
Ve sayın vali Ahmet Altıparmak ile çalışmaya devam ediyoruz.