VE MAZLUM VE ŞEHİT VE KURBAN (4)

 
                        Cenaze değil, isyan provası!
 
Cesedi ailesine teslim edildi. Çok güzel ve ılık bir 12 Nisan günü, Kadıköy’de büyük ve görkemli bir cenaze töreni düzenlendi. Tıbbiye talebeleri, cenazeyi, “Türklerin büyük şehidi Kemal Bey” yazılı bir çelenkle karşıladılar. Tabut götürülürken Kadıköy karakolundaki bir manga asker kendiliğinden cenazeyi esas duruşa geçip selamladı!
 
Cenaze mezarlığa götürülürken kalabalık giderek arttı,  evlerden hıçkırıklar duyuluyordu. Mezarı başında imam sordu; 
Merhumu nasıl bilirsiniz?
Cemaat hep bir ağızdan gürledi; “büyük vatanperverdir, iyi biliriz, Allah rahmet eylesin!”.
                       
                                      Tabut başlar üstünde!
 
Cenazeyi baştan sona izleyen İngiliz istihbarat subayı raporuna şöyle yazar:
“Cenaze alayının önünde tıbbiye öğrencileri, polisler ve bir çok molla bulunuyordu. Tabutun omuzlarda taşınması adet olduğu halde, törene daha büyük önem vermek amacıyla, bu kez tabut başlar hizasından daha yukarıda, eller üzerinde taşındı! Bir çok Jön Türk (İttihatçı demek istiyor, E.U.) törende hazır bulundu. Hükümetin böyle bir törene izin vermekle gösterdiği güçsüzlük affedilemez. İslam törelerine tamamen aykırı olarak, üzerlerinde, ‘milletin masum kurbanına’ yazılı çelenkler vardı.
 
                                           “İngiliz’i ezeceğiz!”
 
Cenaze defnedilmeden hemen önce bir Tıbbiye talebesi şu konuşmayı yaptı:
“Dinle ey millet!
Dinleyin ey Müslümanlar!
Burada toprağa verdiğimiz insan, Kahraman Kemal Bey’dir.İngiliz’i Odesa’dan attılar, haydin biz de İstanbul’dan kovalım, ne bekliyoruz? İngiliz’i atmak borcumuzdur. Felaketimizi hazırlayan İngilizi yok etmek zorundayız. Allahın yardımıyla yakında İngiliz’i ezeceğiz!”
Kalabalık hep bir ağızdan sloganı tekrarladı; “İngiliz’in başını ezeceğiz!”.
 
                                      Ve Ziya (Gökalp) Bey sahnede!
 
            Kemal Bey’in cenazesindeki duygusal ve fakat isyankar hava, İngiliz Yüksek Komiserliğini ve dahi Damat Ferit Hükümeti’ni tedirgin etmeye yetti. Oysa daha Bekirağa Bölüğü’nde idam edilmeyi hak eden(!) pek çok kıdemli “savaş suçlusu” vardı ve onlardan birisi de ünlü sosyolog ve İttihat-Terakki yöneticisi Ziya Gökap’ti! Elbette cenaze törenine katılamamıştı, ama yaşananları en ince ayrıntısına kadar öğrendiği kesindi. Ve 17 Mayıs günü çıktığı mahkemede, kendisine yakışır bir şekilde gürledi; “milletimize iftira etmeyiniz. Türkiye’de bir Ermeni kırımı değil, bir Türk-Ermeni vuruşması vardır. Bize arkadan vurdular, biz de vurduk!” Hiç kuşku yok ki Ziya Bey’in bu öfkesinin ve açıktan meydan okumasının yegane sebebi, genç kaymakamın suçsuz yere idam edilmiş olmasıydı. 
 
                             Kemal Bey kimleri kurtardı?
 
   Boğazlıyan Kaymakam’ı Kemal Bey’in cenaze töreni, pek çok yurtsever paşanın ve siyasi aktörün infaz edilmesini de önledi! Eğer defin töreni sessiz sedasız geçmiş ve genç kaymakamın cenazesi sahipsiz kalmış olsaydı, büyük ihtimalle Ziya (Gökalp) Bey, Ali İhsan (Sabis) Paşa, Sait Halim Paşa, Mithat Şükrü (Bleda) Bey, Mahmut Kamil Paşa, eski İzmir Valisi Rahmi Bey, Yunus Nadi Bey gibi pek çok siyasi aktör, birbiri ardına Beyazıt Meydanı’nda idam edileceklerdi. Ama Kemal Bey, ölümüyle, bu insanların hayatta kalmalarını sağladı. Tutukluları idam edemeyeceğini anlayan İngiliz işgal komutanlığının elinde tek seçenek kalmıştı, onları Malta’ya sürgüne göndermek!
 
                                          Ve isyan başlıyor!
 
        Öyle görünüyor ki bu mazlum kaymakamın 10 Nisan günü idamı, 15 Mayıs 1919 günü İstanbul’da tertip edilen tarihi Sultanahmet Mitinginin de habercisi gibidir. O gün, bila-istisna, bütün İstanbul oradaydı ve pek çok yarı-aydın ve kör-milliyetçinin, çeşitli sebeplerle karalama cihetine gittiği Halide Edip Hanım, kürsüde ateş gibiydi: “Müslümanlar, Türkler; Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece... Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp muşâşâ bir sabah yaratacağız” diye haykırdı! Tarihimizin en güzel ve en ateşli siyasi konuşmasını bir kadın yapıyordu, bütün İstanbul gözyaşları içinde bağrışıyordu ve Boğazlıyan Kaymakamı Şehit Kemal Bey, iki adım ötesinde yaşanan bu muhteşem manzarayı, gülümseyerek izliyordu.