Ve salon bir anda ‘buz kesti’..

Abone Ol

Geçtiğimiz cuma günü..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, oğlu Mehmet Emre'nin mezuniyet töreni için gittiği Harvard Üniversitesi'nde "Güncel Bölgesel Konular ve Geleceğe Bakış" başlıklı panelde bir konuşma yaptı..
Panelin ardından soru-cevap bölümüne geçildi..
Harvard Üniversitesi'nde çalışan bir Türk, Dr. Emrah Altındiş, Gül'e “Türkiye'de insanlar ölürken geceleri nasıl uyuyorsunuz” diye sordu..
Ve salon bir anda “buz kesti”..
Gezi olaylarında hayatını kaybedenlerden, Ethem Sarısülük ve Berkin Elvan'dan, gaz fişekleriyle gözlerini kaybedenlerden, kadın cinayetleri, iş kazaları ve Roboski’den bahsettikten sonra gelmişti bu soru..
Ve..
O konuşmalar bir anda Türkiye’nin gündemine oturuverdi..
Her gazete “kendi penceresinden bakarak” bu konuşmayı “iktidar aleyhine” kullanmaya çalıştı..

BBC, bu genç bilim insanı(!)na, bu soruların nedenini sordu..
Cevap şu:
“Ben Cumhurbaşkanı'nın konuştuğu üniversitede çalışan, orada araştırmalarını sürdüren bir bilim insanıyım..
Türkiye'de medya bu kadar baskı altındayken, devlet yetkililerine -özellikle Türk medyasında- hiçbir soru sorulamazken, bu soruların sorulması gerektiğini düşündüm..”

Dr. Emrah Altındiş, Türkiye ile hatta “Gezi olayları” ile ilgili araştırmalar yaptığını söylüyor..
Ama..
Görünen o ki, yaptıkları şey araştırma falan değil..
Düpedüz, “Türkiye aleyhine çalışan bir grubun” faaliyeti..
Dr. Altındiş Türkiye’yi birazcık biliyor olsaydı..
Dünyanın hiçbir ülkesinde, elinde “belge” olmadan yazan-konuşan-haber yapan gazeteci topluluğu olmadığını, varsa da ağzını bile açamayacağını, açtırmayacaklarını görebilirdi..
Türkiye’de böyle mi?
Adam günlerini-saatlerini-dakikalarını işine gelmeyen-çıkarına dokunanlarla ilgili en küçük bir “dedikoduyu” bile bulmaya harcıyor..
Yetmiyor; bu dedikoduları da patronun talimatıyla hiçbir belgeye dayanmadan “iftira” türünde yazı yazıp-haber yapabiliyor..
Bu nasıl “baskı altında” olmak, anlayan bana da anlatsın..
Bu nasıl “araştıran bir bilim insanı”, Dr. Altındiş gelsin bana bunu anlatsın..

“Cumhurbaşkanı'nı da burada konuşmacı olarak bulmuşken bunları yüzüne söylemek istedim" diyor..
Desin, buna itirazım yok..
Sorsun, buna da itirazım yok..
Ama..
UPİ, AP ve CNN gibi, sadece ABD çıkarları için yayın yapan ajansların haberlerine bakarak, kendi ülkesinin Cumhurbaşkanı’nı, dolayısıyla ülkesini “küçük düşürmesini” kabul edemem..
Bir bilim insanı “araştırır”..
Keşke..
Bu “Gezi olayları” niye çıktı, bu olaylar sırasında neler oldu, olayın arkasında kimler vardı, bir araştırsaydı..
Olaya tek açıdan değil, farklı açıdan bakabilen insanlarla ayrı ayrı görüşüp bunları bir analiz edebilseydi..
Mahkeme kararı olmadan, elinde belge olmadan, bu ülkede insanların birbirini hırsızlık-yolsuzluk-arsızlıkla suçladıklarını görebilseydi..
Özellikle TÜSİAD’ın tuzaklarını ve kimleri nasıl kullandığını anlayabilseydi..
Sorularını ve soru sorduğu ortamı “baskı altında” dediği Türkiye’deki medyanın, böylesine fütursuzca yayınlayabileceklerini öngörebilseydi..
Gül’e “o tarz” sorular soramazdı..
Sezemedi-göremedi-anlayamadı..
Çünkü, “şartlanmış” beyinler, (bilim insanı da olsa) ancak bu kadar çalışıyor işte..

Öte yandan..
Dr. Emrah Altındiş’e göre..
Her gün Türkiye’de 3 kadın ölüyormuş, iş kazaları oluyormuş..
Bu nedenle de Cumhurbaşkanı “eli kanlı”ymış..
Bir bilim insanının mantığına bakın..
Bu mantıkla dünyaya bakacak olursak..
Dünyadaki bütün ülkelerin devlet yöneticilerini, işverenlerini “eli kanlı” olarak görmemiz gerekmez mi?
Böyle bir bilim insanına güleyim mi, ağlayayım mı, döveyim(!) mi bilemiyorum..
Bu tür fikr-i firar etmiş bilim insanlarını gördükçe, “insanlık adına” içim acıyor sadece..

Diyeceğim o ki..
Hiçbir şey gördüğünüz ve duyduğunuz gibi değildir..
Neden diye soruları peşpeşe sormaz, “farklı” açılardan bir olaya bakmazsanız, “gerçek”e asla ulaşamazsınız..
Ve..
Dr. Altındiş gibi, (açık veya gizli) birilerinin kullandığı bir “eleman” olmaktan kurtulamazsınız..
Ülkenizi seviyorsanız..
Ona göre davranın..
Sevginiz lafta kalmasın..