Vicdansızlar!.. Vicdansızlar!..
Esra Altunkes, dün odama gelip, “Büyükşehir Belediyesi’nin Kepez’de açtığı kadın sığınma evinde ibret dolu bir yaşam hüküm sürülüyormuş. Mağdur kadınlar isyanın eşiğine gelmişler. Telefonda bana dertlerini anlatırlarken, sisleri titriyordu” demesiyle.,
“Niçin duruyorsun ki. Hemen haberini istiyorum” dedim.
3 saat sonra Esra haberle tekrar yanıma geldi. Esra’nın yazdıklarını okuduğumda içim burkuldu, tüylerim diken diken oldu.
Hani hep deniyor ya, “Bunlar Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarına hep tersten bakıyorlar. Niyetleri açıkça belli artık” diye!..
Gerçekleri yürekli şekilde ortaya sermek eğer ki tersten bakmaksa, biz o bakışımızdan asla caymayacağız.
Ne yaptılar ki, yaptıklarına düz bakacağız?
Bu dünya kentine üç yıldan bu yana ele avuca sığan bir tane proje gösterin de, aynayı düzeltelim.
Alın size bir ters bakış haberi daha!.
Büyükşehir Belediyesi’nin Kepez’de Sosyal Hizmetler Projeleri kapsamında açtığı kadın sığınma evinde sizce neler oluyor dersiniz?
Esra Altunkes söz konusu kadın sığınma evi sakinlerinden 4’ü ile gitti bizzat görüştü. Anlatılanları dinledi. Bir belediyenin sosyal projesi içerisinde neler olup bittiğini gözler önüne serdi.
Tek kelimeyle gazetecilik başarısı gösterdi.
Bu başarı birilerini rahatsız eder mi?
Etmemesi ebesi iştigal.
Peki ama, Büyükşehir Belediyesi’nin Kepez’deki kadın sığınma evine sığınan ve yaşam mücadelesi veren kadınlar ne diyor?
- Kadın sığınma evi müdürü Nazlı Küçüksarı bize çok kötü davranıyor.
- Müdüre hanım bizi aşağılıyor.
- Çık git süren doldu. Parkta otur. Nasıl olsa biri seni koluna takar götürür diye azarlıyor.
- Burada kalıyoruz diye idare tarafından suçlu muamelesi görüyoruz.
- Güvenlik görevlileri bizlere hakaretler ediyor, aşağılıyor.
- Bir arkadaşımızı sokağa attılar, şimdi canı tehlikede dolaşıyor.
- Klimaları çalıştırıyoruz diye kumandaları alıp müdüre hanıma verdiler.
- Sanki ceza evindeyiz. Bizler de köleyiz. Haksızlık yapıyorlar. Bizlere iş ayarlamadan sokaklara bırakmak istiyorlar” dedi. Vs..vs..vs..
Bunları biz kafadan uydurmuyoruz. Büyükşehir Belediyesi’nin kadın sığınma evinde kalan mağdur insanlarımızın söylediklerinin sadece bazıları.
Peki hem kadın sığınma evinde kal, hem de isyan et, etik değil, değil mi?
Kimin için değil?
Tabi ki yüreklerinde zerre kadar insanlık duygusu bulunmayan Büyükşehir’den beklentisi olan yalakaların.
Mağdur oldukları için sığınma evini yuvası olarak benimseyenleri isyanın eşiğine getirenlerde vicdan var mıdır acaba?
Vicdanları olsa, mağdur insanları iteleyip, kakalamazlar. Bunu yapanlar da nasıl sosyal bir proje uygulamasının başına getirilir, anlayabilmiş değilim.
Uzmanlık dalı tıp doktorluğu olan Büyükşehir Belediye Başkanı’nın neredeyse şizofren insanların baş vurabileceği davranış biçimlerini mağdur insanlar üzerinde uygulamaya kalkan kişiyio göreve atamasına anlam verebilmek mümkün değil.
Ve ibret dolu bu yaşananların tam haberini hazırlayıp, servise koymaya hazırlandığımızda, muhterimin birisi gazeteye girip, haber müdürü Şefa Çiçek’e, “Yarınki (bugün) tüm gazeteleri almak istiyoruz. Bize nasıl yardımcı olursunuz” demez mi?
Antalya’da neler oluyor bilen var mı?
Kadın sığınma evinde yaşananları okurlarımızın duymaması adına gazeteyi toplatmak isteyen o kafa, bunu nasıl yapabileceği ile ilgili gelip bize danışıyor.
Bu hazin dolu yaşamı kamuoyunun bilmemesi adına ellerinden geleni ardına koymayanların yöntemine dikkat eder misiniz?
Ayrıca..
Hiçbir zaman tek taraflı haber yapmaktan yana asla olmadık. Nitekim arkadaşımız dün, söz konusu haber ile ilgili sorular yöneltmek üzere, Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Duygu Batmaz’la telefonla görüşüp randevu almasına rağmen, Batmaz randevu saatinde kendisini kabul etmedi. Yine de Batmaz’ın makamına giden arkadaşımızı, Müdüre Duygu Batmaz’ın sekreteri sert bir üslupla kapıyı göstermiş.
Şimdi kapısı oldukları için mağdur vatandaşlara hayvan muamelesi yapanlar, bilmiyorlar ki o kapıların tapuları kamuya ait.