Yalaaaaannnn.. Yalaaaaannnn..
“Yalan”.. Siyasetçilerin “en büyük” silahı..
Ama..
Son yıllarda özellikle CHP’li siyasetçiler “yalan”a daha fazla başvuran kesim olarak göze çarpıyor..
…
Örnek verelim..
…
Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu..
Özellikle grup toplantılarında, kameralara karşı elindeki kağıtları sallayarak, “işte yolsuzluğun-hırsızlığın belgesi” diyor..
Ama, karşı tarafın belgeleri, “bu iddianın bir yalan olduğunu” ortaya koyuyor..
Antalya’ya dönelim..
…
İl eski Başkanı Ömer Melli..
Ak Parti Büyükşehir’i kazandığı yıllarda, “Antalya sokakları kara çarşaflılarla dolacak” demişti..
Bırakın dolmayı, kaç tane kara çarşaflı gördünüz Antalya’da?
…
Mevcut İl Başkanı Özer Ülken..
Önceki gün adaylığını açıklarken “yalan”a başvurmadan edemedi..
“Baykal’ın adamı” Ülken..
Genel Başkan Kılıçdaroğlu'ndan aldığı talimatları, parti terbiyesi ve akıl süzgecinden geçirerek, yönetim kuruluyla paylaşarak, akıl ve fikir birliği ederek uyguladığını söyledi..
Kimse inanmadı..
Ülken, Kılıçdaroğlu'nun kendisine, “elbette aday olacaksın, 2 yıllık bilgi ve birikimin, partimizin ne idüğü meçhul ellere teslim edilmesine imkan vermez” dediğini söyledi..
İl eski başkanlarından Ümit Uysal dahil, neredeyse bütün CHP’liler “Ülken yalan söylüyor” dedi..
…
Büyükşehir Başkanı Mustafa Akaydın’a geçelim..
“Seçimde Evcilmen ve Böcek’in kendisine hiçbir katkısının olmadığı”nı söylemesini bir kenara bırakalım..
Akıllı kart, bedava elektrik, bedava su vaadlerini de bir kenara bırakalım..
Şu “3 yıllık icraatlarını anlattığı kitapçık” başlıbaşına bir “yalan”..
Nitekim..
Son meclis toplantısında Murtaza Tamyürek’in, “Hoca 40 projeyi gerçekleştirdiğinden söz ediyorsun, bana sadece 3 tane söyle seni tebrik edeceğim” dediğinde, lafı değiştirmek zorunda kalmıştı..
Yani..
“Yalan söyleyen birinin tipik davranışını” göstermişti..
Öteki yalanlarına fazla girmeyeceğim..
…
CHP’liler, bunu hep yapıyor..
…
“Yalan”, insanlığın varoluşuyla başlayan bir gerçek..
Mazisi kutsal kitaplarda anlatılan Adem ile Havva’nın cennetten kovulmasına kadar eskiye dayanır..
O günden beri insanlar durmadan yalan söylemektedir..
…
Yalancılık..
Günümüzde bir meslek bir sanat haline geldi..
“En inandırıcı yalanı söyleyen” baş tacı ediliyor..
İşin garip yanı..
Teknolojik ilerlemelerin bu kadar hızlı yaşanması da engelleyemiyor yalanı..
Hatta yalancılık çağa ayak uydurup, gün be gün gelişim gösteriyor..
Tıpkı bir bukalemun gibi..
Ortama, çağa, mesleğe, sanata, kısacası her şeye uyum sağlıyor..
Reklamların tabanını oluşturan da “yalan”..
İnsanları etkilemenin temelinde de yine yalan karşınıza çıkar..
Artık “karizmatik-dürüst” liderlerin yerini günümüzde, insanları en iyi etkileyen ve bunu yaparken de onların duymaktan hoşlanacakları şeyleri, onlara en güzel şekilde ifade edebilenler aldı..
…
Yalanı anlatmaya ne kitaplar yeter ne de kelimeler..
Bence..
Yalanın incelenmesi için, bir bilim dalı mutlaka kurulmalı..
Ve..
Git gide artan yalan ve yalancılık için bir çözüm üretilmelidir..
Eskiden dürüstlüğün her şeyin üstünde olduğu söylenirdi..
Şimdilerde de yine söylenen bu..
Ancak, eskisi kadar artık hiç üstünde durulmuyor..
Galiba, -profesörlerden başlayarak- önce bunu aşmalıyız..