Yalnızlık yok!

Gizli saklı bir şey kalmaz. Bugün yapılan yanlışlar yarın önüne bir şekilde çıkabiliyor. Kimse görmeden yaptığımızı sandığımız ne varsa aslında onu gören, duyan ya da hisseden biri veya birileri var. Tam anlamıyla yalnız, gerçek manada tek başımıza değiliz. Kelimenin tam anlamıyla özgür de değiliz. İnsanlardan ve hayattan kesinlikle müstesna canlılar değiliz. Nereye kaçsak yine bir insanla karşı karşıya kalırız. Ne kadar saklansak da bir gün yine insan içine çıkarız. Bu dünya hayatı, insansız veya insanın etkisi olmadan yoluna devam etmez!

Dolayısıyla tek başınalık kavramı, baştan sona bir yanılgıya karşılık gelir. Yalnızlık denilen kelime, kocaman bir yalandan ibarettir. Kendimizi kandırmanın, kendimizi başka bir şekilde göstermenin lüzumu yok. Kendimizi kandırarak kendimize ıstırap vermenin bize bir artısı yok. Bize düşen ütopyalardan sıyrılmak ilk fırsatta. Bize düşen kendi potansiyelimizi bilerek hareket etmek. Bize düşen kendi yurdumuzla, ikamet ettiğimiz yerle bir ömür barışık yaşamak.

Zira dünyadan öte bir gezegenimiz, dört dörtlük bir yaşam alanımız yok. Tamamen bize ait bir mekânımız yok. Sadece bize ait bir gökyüzümüz yok. Bize has bir mor dağımız, bize tahsis edilmiş bir açık denizimiz, bizim adımlarımıza âşık bir temiz yolumuz yok. Bu yüzden kimse biricik, kimse büsbütün korunaklı değildir. Herkes her an bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Kimse kendini büsbütün emniyette, tamamen huzurda görmesin!

Çünkü bizi gözetleyen, dikizleyen, bizi takip eden birileri var. Birilerinden kurtulmak, onlarsız bir yaşam sürmek maalesef mümkün değildir. Her insandan kaçma gibi şansımız yok. Kendimizden de kaçamayız. Kaçmaya çalıştığımız takdirde yanılmış, üzülmüş ya da pişmanlığı davetiye çıkarmış oluruz.

Sonuç olarak biz bir şeyi gizli de yapsak aşikâr da yapsak; o yaptığımız neyse bir gün, gün yüzüne çıkacak. Yalnız kalmak, ortadan kaybolup saklanmak, bir şeyi toprak altında tutmak bir yere kadardır.