YAPIŞKAN ENFLASYON

Abone Ol

Enflasyonun Değişen Doğası ve “Yapışkanlık” Kavramı
Son yıllarda küresel ekonomilerde en çok tartışılan kavramlardan biri “yapışkan enflasyon” oldu. Enflasyonun bir süreliğine yükselmesi ve ardından düşmesi olağan bir ekonomik döngü olarak görülür; ancak bazı dönemlerde fiyat artışları kalıcı bir hâle gelir, ekonomideki dinamikler yeni fiyat düzeylerine alışır ve düşüş beklenenden çok daha uzun sürer. İşte bu duruma “yapışkan enflasyon” denir.
Yapışkan enflasyonun temel özelliği, fiyatların ve ücretlerin yukarı doğru kolayca hareket ederken aşağı doğru aynı hızda düşmemesidir. Bu hem işletmelerin hem de hane halklarının davranış kalıplarından kaynaklanır. Firmalar, maliyetler arttığında fiyatlarını hızla yükseltir; fakat maliyetler azaldığında, kâr marjlarını koruma içgüdüsüyle fiyat indirimine gitmezler. Benzer biçimde çalışanlar, geçmiş dönemde yaşanan yüksek enflasyonu dikkate alarak daha yüksek ücret artışı talep eder. Böylece, bir kez yerleşen fiyat artışı beklentisi kolay kolay kırılmaz.
Bu sürecin psikolojik bir boyutu da vardır. Ekonomik aktörler —tüketiciler, işletmeler ve yatırımcılar— bir dönem boyunca yüksek enflasyonla yaşadıktan sonra, fiyatların düşeceğine dair inançlarını yitirir. Bu “beklenti yapışkanlığı”, merkez bankalarının para politikası araçlarını etkisizleştirebilir. Faiz artışları veya sıkılaştırıcı önlemler, fiyat davranışlarını kısa vadede durdurmakta yetersiz kalabilir.
Örneğin, ABD Merkez Bankası (Fed) 2021-2023 döneminde enflasyonu düşürmek için agresif faiz artırımlarına gitmesine rağmen, çekirdek enflasyon oranları uzun süre %4-5 bandında kalmıştır. Bunun nedeni sadece enerji fiyatları veya arz zincirindeki bozulmalar değil, aynı zamanda fiyat ve ücretlerin “aşağı yönlü katılığıdır.” Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise bu durum daha belirgindir. Zira hem döviz kuru geçişkenliği hem de maliyet kaynaklı baskılar fiyat davranışlarını uzun süre yukarıda tutar.
Yapışkan Enflasyonun Nedenleri ve Sonuçları
Yapışkan enflasyonun nedenleri çok boyutludur. İlk olarak, maliyet yönlü etkiler kalıcılığın en önemli tetikleyicisidir. Enerji, gıda ve ham madde fiyatlarında yaşanan artışlar, tedarik zincirinde “yukarıdan aşağıya” yayılan bir maliyet zinciri oluşturur. Şirketler artan maliyetlerini tüketici fiyatlarına yansıtırken, aynı zamanda gelecekteki riskleri de fiyatlamaya başlar. Bu da fiyat düzeylerinin normalleşmesini geciktirir.
İkinci olarak, beklentilerin yönetilememesi enflasyonun yapışkan hale gelmesinde belirleyici bir unsurdur. Eğer toplum, enflasyonun düşeceğine inanmazsa, ücret pazarlıkları, kira artışları, sözleşmeler ve fiyat belirlemeleri hep “yüksek enflasyon varsayımıyla yapılır. Bu, ekonomide kendini besleyen bir döngü yaratır: Beklentiler enflasyonu, enflasyon da beklentileri besler.
Üçüncü unsur ise kurumsal fiyatlama davranışlarıdır. Rekabetin sınırlı olduğu sektörlerde firmalar, maliyetlerdeki düşüşleri fiyatlara yansıtmakta isteksiz davranır. Özellikle perakende, gıda ve konut piyasasında bu eğilim belirgindir. Tüketici, fiyatların artmasına alıştıkça, firmalar da yeni fiyat seviyelerini “piyasa normu” olarak kabul eder.
Yapışkan enflasyonun sonuçları ise yalnızca fiyat istikrarını değil, gelir dağılımını ve toplumsal refahı da olumsuz etkiler. Sabit gelirli bireyler, özellikle emekliler ve asgari ücretliler, fiyatların sürekli yüksek seyretmesinden en fazla zarar gören kesimdir. Ücret artışları enflasyonu tam olarak telafi edemediğinde, reel gelirler düşer ve satın alma gücü zayıflar.
Diğer yandan işletmeler açısından da belirsizlik artar. Fiyatlama stratejileri kısa vadeli hale gelir, yatırım planları ertelenir. Enflasyon beklentileri yüksek kaldığı sürece uzun vadeli borçlanma maliyetleri de artar. Böylece ekonomik büyüme potansiyeli zedelenir.
Kamu maliyesi cephesinde ise, vergi gelirleri nominal olarak artsa da reel anlamda bütçe dengesi bozulabilir. Devletin borçlanma maliyetleri yükselir, faiz giderleri bütçede daha fazla yer tutar. Yapışkan enflasyon, mali disiplinin sürdürülebilirliğini de zora sokar.
Yapışkan Enflasyonla Mücadele ve Politika Önerileri
Yapışkan enflasyonla mücadele, klasik enflasyonla mücadeleden çok daha karmaşık bir süreçtir. Sadece faiz artırımları veya para arzını sınırlamak yeterli değildir; beklentilerin yeniden şekillendirilmesi gerekir. Bunun için merkez bankalarının güvenilirliklerini güçlendirmesi şarttır. Para politikası kararlarının tutarlılığı ve öngörülebilirliği, piyasalarda güven duygusunu yeniden tesis eder.
Türkiye açısından bakıldığında, 2024-2025 döneminde uygulanan sıkı para politikası, enflasyonu kontrol altına alma yönünde bir irade ortaya koymuştur. Ancak bu politikaların kalıcı etki yaratabilmesi için maliye politikasıyla koordinasyon içinde yürütülmesi gerekir. Kamu harcamalarının kontrolü, vergi politikalarının fiyat davranışlarını bozmaması ve sosyal transferlerin hedef odaklı olması bu süreçte önemlidir.
Ayrıca, ücret-fiyat sarmalının kırılması için sosyal diyalog mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekir. Çalışan kesimin alım gücünü koruyacak, ancak fiyat istikrarını da bozmayacak dengeli bir ücret politikası oluşturulmalıdır. Kısa vadeli refah artışı yerine, uzun vadeli fiyat istikrarı hedeflenmelidir.
Bir diğer önemli alan ise rekabet politikasıdır. Piyasaların rekabet gücü ne kadar artarsa, fiyatların aşağı yönlü esnekliği de o kadar yükselir. Özellikle gıda, enerji ve perakende sektörlerinde rekabetin artırılması, firmaların fiyatlama davranışlarını disipline eder.
Son olarak, iletişim politikası yapışkan enflasyonla mücadelede göz ardı edilmemelidir. Merkez bankalarının topluma açık, şeffaf ve anlaşılır bir dille hedeflerini anlatması, enflasyon beklentilerini yönetmede önemli bir araçtır. Ekonomi yönetimi, “enflasyonun düşeceği” yönünde sadece sözlü değil, somut adımlarla desteklenmiş bir mesaj vermelidir.
Sonuç olarak, yapışkan enflasyon ekonominin görünmez ama güçlü bir direncidir. Fiyatların inatla yüksek kalması, sadece para politikasının değil, toplumsal davranışların da değişmesi gerektiğini gösterir. Enflasyonla mücadele, teknik bir süreç olmanın ötesinde, ekonomik güvenin yeniden inşasıdır. Yapışkanlığı çözmenin anahtarı da bu güvenin kalıcı olarak tesis edilmesidir.