AçıklamayıYaşatacağız Platformu üyeleri adına Özlem Gezirci okudu. Anayasa Mahkemesi’nin hayvan hakları ile ilgili olan kararını hatırlatan Gezirci, “AK Parti ve MHP’nin kapalı kapılar ardında ve halkın ezici çoğunluğunun itirazına rağmen apar topar Meclis’ten geçirdiği, 38 gün önce bugün yürürlüğe giren Katliam Yasası, perşembe günü iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi tarafından incelendi. Anayasa Mahkemesi, iptal başvurusunu ileri bir tarihte esastan incelemeye karar verirken yasa maddelerinin yürürlüğünü durdurmadı. Oysa Katliam Yasası’nın yürürlükte kaldığı her gün hayvanlar için ölüm demek, işkence demek, tecrit demek. Yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesini takip eden bu 38 günlük süre zarfında ülkenin dört bir yanında pek çok hayvan toplu hâlde katledildi. Katliam yasasının öngördüğü vahşetin, katliamın boyutu gün geçtikçe ortaya çıkıyor. Olan bitenden hiçbir haberi olmayan, sokakta açlık, susuzluk, soğuk, şiddet, işkence, tecavüz gibi türlü zorluklara rağmen yaşam mücadelesi veren hayvanlar belediyelerce toplanıyor, hapsediliyor, işkenceye maruz bırakılıyor, öldürüyor, canlı canlı gömülüyor” dedi. ‘Ne katliam ne de tecrit’
Sistematik şiddetin bir an önce son bulmasını istediklerini hatırlatan Gezirci, “Doğrudan katletmedikleri hayvanları ‘barınak’ dedikleri toplama kamplarına hapsediyor, şiddete maruz bırakıyor, kan ve dışkı dolu yerlerde yaşamaya mahkum ediyor, açlıktan ya birbirlerini yemeye ya da ölüme mecbur bırakıyorlar. Barınak diyerek gerçekleri gizlemeye çalıştıkları bu yerlere giden gönüllüler içeri alınmıyor. Çünkü içerideki koşulların berbat olduğunu, hayvanların işkence çekerek öldüğünü kimse görsün istemiyorlar. Bir kez daha, yüksek sesle haykırıyoruz; ne katliam ne de tecrit. Bu yasaya evet diyenler hayvanları katleden, işkenceye maruz bırakan, hapseden, ölüme terk edenlerdir. Bir tanesinin bile adını, yüzünü unutmayacağız. Unutturmayacağız. Affetmeyeceğiz. Yıllardır hayvanlara yönelik şiddet, işkence, istismar ve katliam faillerinin hukuk yoluyla teşvik edildiğine, ödüllendirildiğine, hiçbir ceza almaksızın topluma tekrar karıştığına şahit oluyoruz. Bu meselenin bireysel olmadığını biliyor, hayvanlara yönelik sistematik şiddetin kök nedenleriyle mücadele ediyoruz. Bugüne kadar hiçbir yasanın hayvanların haklarını gerçek anlamda korumadığını biliyoruz. Ancak Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki son değişiklikler, hayvan hakları mücadelesinin mevcut durumunu on yıllarca geriye götüren, son derece gerici bir girişimdir. Şiddet faillerine ‘Yasa geçti, artık hayvanları öldürmek serbest’ dedirten, işkenceyi ve katliamı devlet eliyle meşrulaştıran bu yasa, tarihe çoktan kara bir leke olarak geçti. Yasa değişiklikleri yürürlüğe girdiğinden beri her gün her yerden artarak gelen işkence ve katliam haberleri aylardır yasaya karşı niçin mücadele ettiğimizi açık şekilde ortaya koyuyor. İktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; Mecliste, halktan kaçırırcasına bir el kaldır indir oyunu ile yürürlüğe koyduğunuz bu yasayı eninde sonunda, ya şimdi ya da yarın geri çekmek zorunda kalacaksınız. Çünkü yasal olan her şey meşru değildir. Çünkü yaşam hakkını oylayamazsınız. Tıpkı çocukları, göçmenleri, kadınları, LGBTİ+’ları, engellileri, Kürtleri, Alevileri öldürelim mi diye soramayacağınız gibi; hayvanların yaşamını da oylamaya konu edemezsiniz. Hayvanların kimsenin merhametine veya vicdanına ihtiyacı yok. Hayvanların yaşam hakkı var ve bizler hayvan dostlarımızın bu hakkını sonuna kadar savunacağız” diyerek konuşmasını tamamladı.
ESRA ALTUNKES
Sistematik şiddetin bir an önce son bulmasını istediklerini hatırlatan Gezirci, “Doğrudan katletmedikleri hayvanları ‘barınak’ dedikleri toplama kamplarına hapsediyor, şiddete maruz bırakıyor, kan ve dışkı dolu yerlerde yaşamaya mahkum ediyor, açlıktan ya birbirlerini yemeye ya da ölüme mecbur bırakıyorlar. Barınak diyerek gerçekleri gizlemeye çalıştıkları bu yerlere giden gönüllüler içeri alınmıyor. Çünkü içerideki koşulların berbat olduğunu, hayvanların işkence çekerek öldüğünü kimse görsün istemiyorlar. Bir kez daha, yüksek sesle haykırıyoruz; ne katliam ne de tecrit. Bu yasaya evet diyenler hayvanları katleden, işkenceye maruz bırakan, hapseden, ölüme terk edenlerdir. Bir tanesinin bile adını, yüzünü unutmayacağız. Unutturmayacağız. Affetmeyeceğiz. Yıllardır hayvanlara yönelik şiddet, işkence, istismar ve katliam faillerinin hukuk yoluyla teşvik edildiğine, ödüllendirildiğine, hiçbir ceza almaksızın topluma tekrar karıştığına şahit oluyoruz. Bu meselenin bireysel olmadığını biliyor, hayvanlara yönelik sistematik şiddetin kök nedenleriyle mücadele ediyoruz. Bugüne kadar hiçbir yasanın hayvanların haklarını gerçek anlamda korumadığını biliyoruz. Ancak Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki son değişiklikler, hayvan hakları mücadelesinin mevcut durumunu on yıllarca geriye götüren, son derece gerici bir girişimdir. Şiddet faillerine ‘Yasa geçti, artık hayvanları öldürmek serbest’ dedirten, işkenceyi ve katliamı devlet eliyle meşrulaştıran bu yasa, tarihe çoktan kara bir leke olarak geçti. Yasa değişiklikleri yürürlüğe girdiğinden beri her gün her yerden artarak gelen işkence ve katliam haberleri aylardır yasaya karşı niçin mücadele ettiğimizi açık şekilde ortaya koyuyor. İktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; Mecliste, halktan kaçırırcasına bir el kaldır indir oyunu ile yürürlüğe koyduğunuz bu yasayı eninde sonunda, ya şimdi ya da yarın geri çekmek zorunda kalacaksınız. Çünkü yasal olan her şey meşru değildir. Çünkü yaşam hakkını oylayamazsınız. Tıpkı çocukları, göçmenleri, kadınları, LGBTİ+’ları, engellileri, Kürtleri, Alevileri öldürelim mi diye soramayacağınız gibi; hayvanların yaşamını da oylamaya konu edemezsiniz. Hayvanların kimsenin merhametine veya vicdanına ihtiyacı yok. Hayvanların yaşam hakkı var ve bizler hayvan dostlarımızın bu hakkını sonuna kadar savunacağız” diyerek konuşmasını tamamladı.
ESRA ALTUNKES