Yaylaları koruyalım

Biz insanlar, artan gereksinimler ve teknolojik gelişmeler sonucunda daha konforlu ve daha güvenli bir yaşam sürmek için hem kendimizi hem de çevremizi sürekli geliştirmiş ve değiştirmişizdir. Her geçen gün, ilerleyen teknolojiyle beraber yeni keşif ve ürünler günlük hayatımıza girmiş, başta lüks tüketim olarak görülen ürünler bile günlük yaşamımızın kaçınılmazları haline gelmiştir. Her yeni ürünle, yeni iş alanları açılmış, ekonomik yapı da bu gelişmelerden olumlu yönde etkilenmiştir.

Ancak teknolojik gelişme olumlu etkilerin yanı sıra çevre kirliliği ve hammadde kaynaklarının tüketilmesi gibi sorunları da beraberinde getirmiştir. Kaynaklar savurganca, hiç tükenmeyecekmiş gibi kullanılmış, doğa kendini yenileyemez olmuştur.

Meydana gelen kaynak eksikliği başta bu sorunun yaşanmadığı diğer alanlardan temin edilerek çözülmeye çalışılmış, ancak diğer alanlarda da aynı sorunların baş göstermesiyle sorunun dünya genelinde olduğu ortaya çıkmıştır.

Kaynakların yanlış kullanılarak tüketilmesi ve çevre kirliği sorunlarının evrenselliğinin anlaşılmasıyla beraber, tamirinin ve yerine konulmasının bir sürece bağlı olduğu fark edilmiş, bugünün sorunlarının gelecek nesillerde de etkin olacağı anlaşılmıştır. Böylelikle vakit kaybetmeden çözüm aranması gerektiği ve bu çözümlerin derhal hayata geçirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Antalya’yı artık dünya biliyor, her yıl milyonlarca yabancıyı misafir ediyoruz. Antalya’nın doğasını yeteri kadar koruyabiliyor muyuz?

Antalya yıllardır oteli, denizi, kumu ve güneşi pazarlıyor. Yabancı turistlere tarihimizi ve doğal güzellilerimizi gösteriyor muyuz?

Geçtiğimiz yıl 12 milyon misafirin yarısı bile müze ve ören yerlerini, Düden, Manavgat, Kurşunlu şelalelerini, mağaralarımızı, yaylalarımızı gezmedi. Ama bir gün Antalya’ya gelen her yabancı turist bu yerleri ziyaret edecek. En çok korunması gereken bana göre yaylalardır diyorum.