Antalyaspor’un arenasında ilk maçında hezimete uğraması camianın morallerini oldukça bozdu. İkinci kez arenada sahne alan Antalyaspor, kendi evinin baskı oluşturma hayalleri başlamadan tükendi. Bilet fiyatlarının sudan ucuz olmasını bırakın, arenadaki seyirci sayısı satılan toplam kombine sayısının bile neredeyse yarısında kaldı. Antalyaspor ve Antalya Arena bu kentin önemli markasıdır. Ancak takımdan, stadyumdaki seyircinin dışında kim hesap soruyorsa, bu ahmakça tutumundan vazgeçmelidir. Hele bir de ekolojik arenayı konum itibarıyla eleştiren bir takım kendini bilmezler var ki maç günü trafiğin sıkıştığını bahane bile eder oldular.
Federasyon maçı gündüze alarak ekolojik arenada ilk gündüz maçı oynanması için karar verdi.
Mutlak galibiyet beklentisi bile maç kadrosunun açıklanmasıyla ile birlikte değişti. Geçen hafta takımda revizyon yapılması gerektiği ve bazı oyuncuların yerine forma giyemeyen oyunculara fırsat verilmesi gibi rotasyonlar ifade edilmişti. Ancak kast edilen değişim orta sahanın savunma gücünü düşürmeye yönelik olunca hücumda fazla etkili olunamadığı gibi defans açısından da kangrene dönüşen hatalar kaçınılmaz oldu. Bek mevkilerinde oynayan oyunların oyun içindeki istikrarsız halleri, orta sahada kanat oyuncuların gölge savunmaları, savunmanın bütününde uyumsuz bir görüntüye neden oluyor. Yani Yusuf Hoca tribünde bizlerin gördüğünü rahatça görmesi gerekirken, hâlâ PTT 1. Lig’deki alışkanlıklarını sürdüren bir oyun yapısıyla takımı zor duruma düşürüyor. Öyle ki mücadele eden, savaşan ve ne istediğini bilen takım görüntüsünden oldukça uzaklaşan o eski Antalyaspor’u güneşten enerji sağlayan ekolojik arenada görmek oldukça üzüntü veriyor.
Takımda sadece Eto’o odaklı hücum anlayışının bir an önce terk edilerek Eto’o ve diğer hücum oyuncularının marifetleri doğrultusunda yeni organizasyonların geliştirilmesi gerekiyor. Sezona başlangıcından bu yana en kötü günlerimizi arenanın açılışında yaşamak maalesef takım üzerinde kara bulutların artmasına neden olurken, Teknik Direktör Yusuf Şimşek’in bu kötü günlere dur diyememesi kazanımları bir bir yok ediyor. O halde sadece takımın basın sözcüsü değil, Yusuf Hoca’nın takım üzerindeki söylentileri bertaraf etmesi için kamuoyunu aydınlatması gerekiyor.
Yusuf Şimşek’e naçizane tavsiyem, bu camiada kötü gidişatın tek sorumlusu olmayabilirsin. Ancak alınan kötü skorlar, galibiyetsiz arena maçları ve tribün cezası taraftarların öfkesini artırıyor. Risk almaktan kaçmıyorsun ama kamuoyuna açıklama yapmaktan kaçınıyorsun.
Orta sahada Sezer gibi oyuncunun kaleye şutu yoksa sahada ne işi var? Celustka ve Diego ikilisini sadece Sakıp ve Ömer mi tamamlıyor. Bazı oyuncular madem takımda yer alıyor ellerinden gelenin fazlasını yapmalılar.
Oyuncuların bireysel performanslarına göz atıldığında ise kaleye şutu olan oyuncu neredeyse yok. Ozan İpek ve Sezer Badur kanatlardaki verimsizliği takımı zor duruma düşürdü.
Yusuf Hoca takımı düzelteyim derken, daha da beter hale dönüştürmek için ateşle oynuyor.
Akrepler adına her zaman güllük gülistanlık olmadığı dönemlerden geçiyoruz. Bugünleri aşmak için öncelikle hocanın gönderilmesini konuşmak ya da oyuncularla birebir uğraşmak yerine takıma sahip çıkmalıyız. Kötü gün dostu bir camia olmayı düstur edinerek, oyuncuların arenaya yakışır şekilde güneş enerjisini sahada yansıtacak performanslarına şahit olmalıyız.
Sporla kalın…