Antalyaspor ise hâlâ bir umut peşinde çıkış arıyor. Aranan kan henüz bulunmadı. Hali hazırdaki stoktaki hazır değerleri de yitirmeye başlıyor. Antalyaspor’un sezon başından bugüne özeti; gelenin gideni arattığı, şöhret isimlerle ön plana çıkan ABD takımları gibi avuntu kulübü izlenimine dönüştü.
Leonardo futbolculuğundaki yeteneklerini takımına aktaramıyor. Takımda göz çarpan belli bir sistem yok. Her şey yine Eto’o’nun marifetlerine kalmış. Bir takımı düştüğü yerden kaldıramıyorsa o zaman takımın başında olmasının bir anlamı kalmıyor. Leonardo ile Antalyaspor’un performansı sadece sekiz haftada 7 puandan ibaret değildir. Ek olarak her geçen gün kötüye giden bir takım olduğunun altını çizelim.
Maddi gücünden ziyade, futbolu dışarıdan analiz eden ve modern futbolun aktörü olarak nitelendirilen başkan Ali Şafak Öztürk maalesef kriz yönetmeyi beceremiyor. Dünya futbolundaki yatırımları, eğilimleri ve gelişmeleri yakından takip eden bir kişinin bu kadar aciz duruma düşmesi inanın olacak iş değil. Antalyaspor’un marka değerini daha kulübe adım atar atmaz artıran bir isimden söz ediyorum. Ali Şafak Öztürk başkan dış çevreye biraz kulak vermelidir. Kendi motivasyonunu kaybetmesi demek doğrudan futbol takımını olumsuz yönde etkiliyor olması anlamına geliyor. Takıma bu sezon gelen oyuncu ve hocanın bu ortamda başarı beklenmesi profesyonelliği de aşmaktadır.
Antalyaspor başkanı Ali Şafak Öztürk görevi bırakacak mı kalacak mı bilinmez ama şu anda kötüye giden süreçte el birliği ile camia içinde teknik direktör, taraftar, oyuncu, dernek ve vakıfla diyalog halinde takımı düzeltmenin yollarına çare olmalıdır. Kısacası başkanın medyatik olmasında değil buradaki kasıt, takımın motivasyonu iyileşirse, performansına da olumlu etki sağlayacaktır. Yani iyi sonuçlar gelirse su akar yolunu bulur. Ancak öyle bir sürece gelindi ki takım mücadele etmiyor, ruh yok ve sonuç ortada…
Sezon başındaki çizilen hayaller suya düşebilir, önemli olan bundan sonra kalktığı yerden kalkabilecek bir takım olunabilecek mi?
Sporla kalın.