Ülkemizin en zor kurumlarından biri maalesef gereğinden fazla önemsenen A Milli Takım teknik direktörlüğüdür. Özellikle son yıllarda sportif başarının ötesine geçen teknik direktörlerin sürekli bir yıpratma neticesinde görevine son verilmiştir. Sadece Fatih Terim kariyeri boyunca 3 kez görev verildiği halde, federasyon tarafından işine son verilmiştir. Fatih Terim bu ülkenin kim ne derse desin en kariyerli ismidir. O makamı hak eden ve ülke futboluna yön veren bir şahsiyettir. Milli Takımın formasını adil dağıtılmasında öncü bir isim olmuştur. Saha dışında örnek alınması gereken bir kişilik yapısı olmadığını gördük. Ancak Fatih Terim’in özel yaşantısında hoş karşılanmayan hareketler yaptı diye ülke futbolunun imajı dökülmeyecekti. Türkiye Futbol Federasyonu yıllardır kaos yönetemeyen ilginç kurumlar arasında yer alıyor. Nedeni ise, ülke futbolunda artan kulüpçülük geleneğidir. Sadece kulüpçülük değil, bu olumsuz havayı körükleyen ideolojik grupları da yok saymamak gerekir. Çünkü söz konusu Terim, Cumhurbaşkanına yakın olmasından dolayı linç edilen isimler arasında ön plandaydı. Son yıllarda belli takımların taraftarları ve camiaları tarafından bir algı operasyonu yürütülüyor. Bu da futbol dışı unsurlar olarak takıma gereğinden fazla zarar veriyor. Milli Takım Euro 2008’den sonra jenerasyon geçişi yaşadı. Bu sürecin tam meyvesi alınacakken, yaşanılan değişim bütün planı alt üst edebilir.
Federasyonlarda mutlaka bir denetim mekanizması olmalı. Geçtiğimiz yıllardan alışagelen hataların sürekli tekrarlanması ve üstüne yenilerinin eklenmesi göreve gelen kişileri de zor duruma düşüyor. Şu an federasyonda büyük takımların temsilcilerinden oluşan bir yönetim kurulu var. Böyle bir oluşumun ilk kez Demirören yönetiminde ele alınması gelecek adına iyi bir örnektir. Ancak alınan kararların arkasında duracak güçlü bir yönetime de ihtiyaç var. Fatih Terim’in bu süreçte gönderilmesi ve ardından takımın başına geçmesi beklenen ismin de henüz belli olmadığı bir süreç yaşanıyor. Bu kararların şu ortamda çok yıkıcı sonuçlarını yakın zamanda oynanacak maçlarda görebiliriz. Milli Takım olarak 2018 Dünya Kupası elemelerinde önümüzdeki 2 ay içinde 4 önemli maç oynanacağını kimse maalesef hesaba katmıyor. Madem gerekli gereksiz herkes A Milli Takımı konuşuyor. O halde önümüzdeki bu önemli maçların kurtarıcısı olarak görülen Şenol Güneş de kendisine yapılan teklifi geri çevirince gelinen nokta iyice kaosa sürükleniyor. Nedeni ise bu makamın “vatan, millet” değerlerinden öte bilen bilmeyen herkesin sonuca göre kulüpçülük yaparak yorum yapmasıdır. Dolayısıyla burada insanın rahat çalışması mümkün değil. Önümüzdeki günlerde A Milli Takımın başına gelecek her kimse, eminim ki kariyerinin en zorlu sürecini yaşayacaktır. Oysa ki, A Milli Takımın başına isterse Morinho gelsin, Dünya Kupası’na gitmek mucizevi olacaktır. Bir takım unsurlar Milli Takımı tuzağın içine çekti kimse farkında değil. Çünkü beklenen isimler 4 maçlık kısa bir süre için takımın başına geçmek istemiyor, hevesi olanlar da kamuoyunu tatmin etmeyecek cinsten olmayacak.
Herkesin görevi kendine ayrıdır. Her zaman kendi işini yapması gerekenler başkaları hakkında konuştukça kötü sonuçlar yaşanması kaçınılmazdır. Çoğunluk basın mensuplarını tenzih ederek, ulusal medya; milli dava adına her zaman rencide etmek veya yıpratmak adına sürekli bir algı yürütülmemelidir. Söz konusu Milli Takım ise bu konuda daha fazla hassasiyet gösterilmelidir. Bu son yaşanan süreçte köşelerinde Milli Takım teknik direktörünü eleştirenleri takımın başına geçmesi bazı gerçekleri görmek açısından faydalı olacaktır. Bu nedenle, Milli Takım Teknik Direktör adayım; Rüştü Reçber’dir. Buyursun o yazdığı köşeyi bıraksın engin bilgisi ve kariyeriyle er meydanına çıksın.
Her önüne gelenin A Milli Takım hakkında yorum yapması nedeniyle tartışılması gerekenler, asıl konuların dışına çıkıyor. Özellikle benim vergimle o maaşı alıyor kendi malıymış gibi ağzına geleni söyleyenler nasıl bir gafletin içinde olduğu belli değil. Daha iyisi varsa çözüm önerisi getirin. Kimse keyfini bozup da şu an olduğu gibi Milli Takımın başına geçmek istemiyor. Yani Milli Takım nasıl ki başarılı ve formda oyuncuların forma bulduğu bir taltif yeriyse, söz konusu aday hocalar için de aynı şey söz konusudur.
Bu görüşler tamamen 2018 Dünya Kupası’nda büyüyen ve gelişen ülkemin A Milli futbol takımıyla da temsil edilmesindendir. Ama şu süreçte bu ümitleri biraz olsun kırıldı. Umarım yanılırım ve Milli Takım şu anki oyuncu yapısıyla Rusya biletini hak ediyor.
Sporla kalın.