Son yıllarda ülkemizde tesisleşme ve sporcu yetiştirme konusunda önemli atılımlar yapılmasına rağmen, sürdürülebilir sportif başarı anlamında herhangi spor dalında ‘evet iyiyiz’ diyemiyoruz. Üstelik ata sporu diye övündüğümüz, uğruna bir dizi festivaller düzenlediğimiz bir alanda bile maalesef kutsal değeri yok ettik. Herhangi bir spor dalından ülkemiz adına başarı haberi geldiğinde sporcuları göklere çıkarıp, kahraman ilan ediyoruz. Tabi ki sporcumuzun hakkını teslim etmek, mutluluğu ülke olarak paylaşmak gibi o eşsiz duyguyu yaşamalıyız. Peki o anda başarının istikbalini yani kalıcı olmasını düşünen var mı?
Aslında bunlardan daha öte ülkemiz sporunu kurumsallaşma yolunda etkileyen unsurlardan biri de spor yönetimi konusunda yaşanan önemli sıkıntılardır. Spor faaliyetlerini yakından takip eden bir millet olarak maalesef yönetimsel başarı anlamında kat etmemiz gereken çok yol olduğunu söylemek gerekir. Özellikle spor liseleri ve üniversitelerde spor yönetimi ve yöneticiliği çalışmalarının yeni yeni filizlendiğini görmek gelecek adına umut verici olsa da bugünkü koltuk sevdalılarının tutumları maalesef bu geleceğe de zarar vermektedir. Bugün hangi branşta olursa olsun sporu teknik açıdan eleştirmek yerine saha dışı olayları konuşuluyor olmasındaki en önemli etken, spor kulüplerinin sportif bakış açısıyla yönetilmesi yerine; ticari, kişisel ihtiraslara ve günü kurtarmaya yönelik olmasıdır. Yöneticilerin iş dünyasındaki kurumsallaşma modellerini spor kulüplerine uygulamaya çalışması spor dallarında kara deliklerin açılmasına neden olabiliyor. Buna en iyi örnek yakın zamanda destansı başarılara imza atan ülke futbolunun bugün büyük sıkıntılar yaşaması iyi yönetilememesinden kaynaklanmaktadır. Halbuki ülke olarak kulüpler ekonomik bakımından altın çağını yaşıyorlar. Gelin görün ki elde edilen sonuçları değerlendirmeye bile lüzum yok. Bu bağlamda Antalyaspor yönetiminin, takım yönetimi hususunda Albimo Alanyaspor ile işbirliği içinde olması hiç fena olmaz. Diğer yandan Altınordu kulübünün altyapılar konusundaki kararlılığı bir devrim gibi takdire şayan görülüyor. Antalya dünya kenti olma faktörünü kentin marka kulübü olarak etkin biçimde kullanamıyoruz. Bir dönemin en iyi alt yapısına sahip olan takımın gurur kaynağı eski gücünde değil. Sportif direktörlük açısından istikrar sağlanmalı, günü kurtarmak yerine gelecek 10 yılın projeksiyonu belirlenip, ona uygun stratejiler geliştirilmeli. 2 yıl içinde Avrupa'nın en iyi tesisi ve stadına sahip olacak bir takım mutlaka Avrupa Kupaları'nda yer almalıdır.
Sporla kalın.