Sezon başında kimse Antalyaspor'dan ilk haftalardaki başarıyı beklemiyordu. Fakat Engin Korukır kadrodan emin olarak bu takım yeniden hak ettiği ligde olacağını temin etmişti. Takımdan gönderilene kadar görevini layıkıyla yaptı. Antalyaspor'u bırakırken ilk üç sıra arasında görevi devretti. Gel gelelim o günden sonra takım bir daha da dikiş tutmadı. Yapılan yönetimsel hataların faturası ya teknik ekibe ya da oyunculara kesildi. Ama bunun ceremesini bugüne kadar sabırla takımının yanında yer alan taraftar çekti. Yine en son Adana Demirspor ile kendi evimizde zorlu bir mücadeleye çıkan Antalyaspor maçının akıllarda kalan tek iyi yönü taraftarlarımızın muhteşem şovuydu. Ayrıca tribün liderlerinin rakip tribüne giderek onlarla kucaklaşması gayet centilmenceydi. Karşılıklı her tribünde açılan pankartlar kamuoyuna damgasını vurdu. Ayrıca bu olağanüstü tribün şovları taraftarların da şampiyonluğu ne kadar istediklerini yansıtıyordu. (En azından oyunculardan daha istekliler)
Yusuf Hoca sahaya sürdüğü oyuncularla takımı intihara sürüklemiştir. Özellikle maç içindeki sistem değişikliği de bu kötü oyunu giderememiştir. Haftalardır ilk on binde yer almayan bir Sezer Badur neden böylesine önemli bir maçta kendisine bu denli misyon yüklenmiştir. Geçen haftaki yazımda bu maçın formülü için orta sahada az hata yapan ve bu bölgede daha olumlu işler yapan takımın rakibi yenebileceğini ima ettim. Haftanın en güzel golü de galibiyete taşıdı ancak maalesef puanları beraberinde getirmedi. Bu gole 3 puan yakışırdı. Genç oyuncuların çabasını beğendim. İkinci yarı oynanan futbolu baştan oynayabilseydik, taraftara hak ettiği güzel bir hediye verebilirdi.
Takım kurgusundaki eksiklikler sezon başımıza iş açmaya devam edebilir. Yusuf Hoca en ideal on biri oluşturup, sezon sonuna kadar istikrarlı şekilde onun üzerinde sistemi geliştirmelidir.
Sporla kalın.