Yazımızda anlatmak istediğimize bir harita ile başlayalım;
Ne görüyoruz?
Hepimizin bildiği Turizm Uygulama Oteli, Eğitim Araştırma Hastanesi, Falez ve Rixos otelleri, Cam Piramit Parkı, AKM, Atatürk Kültür Parkı, Cam Piramit Fuar ve Kongre Merkezi, Gölbaşı Restaurant, Atik Tenis İhtisas Kulubü, McDonald’s, Saraçoğlu Petrol Tesisleri, Antalyaspor Tesisleri, Antalyaspor Halı Sahası, Antalya Corendon Stadyumu, Antalya Adliyesi, Nashira City, Antalya Spor Salonu.., daha gerilere gidelim; ANTKOOP ve sayısız sitelerdeki 10 bin civarında konut, Meltem Pazar Yeri, tesisler, okullar, parklar, Tapu Bölge Müdürlüğü, camiler, yeni Adliyeye kadar otoparklar, kooperatifler.., bu yazının içeriğine sığmayacak yapılar…
Peki bütün bu saydıklarımız, saymadıklarımız kimin veya kimlerin?
Bu sorunun cevabını öğrenebilmek için 1955 yılına gitmemiz gerekiyor. Antalya Kadastro Müdürlüğünün kadastro çalışması sonucunda 556 ada 2 ve 570 ada 3 parseller olarak sınırlandırılan 4.000 dönümlük taşınmazların malikleri TAPU KAYITLARINA DAYALI olarak belirlenir. Taşınmazların 1/3 payının tapu maliki Bakırcı Yorgi adlı şahıs mütegayyip olduğundan bu hisse Maliye Hazinesi adına, diğer 1/3 paylar ise yine tapu kayıtları uyarınca Hacı Bekirzade ve Hacı Süleyman (Arap Süleyman olarak bilinir) adına tespit edilir. Kadastronun bu tespitinden sonra Hazinenin tarafı olduğu bir dava açılır ve bu dava 2006 yılına kadar sürer. Yarım asır sonra verilen karar sonucunda taşınmazların miktarı yarıya düşer, karar ise Kadastro tespitindeki maliklerin adlarına tescil yapılmasına ilişkindir.
Kesinleşmiş kararın infazı için Tapu Sicil Müdürlüğüne giden malikler beklediklerinden çok daha büyük bir sürpriz ile karşılaşırlar. Dava süresi içerisinde maliki oldukları taşınmazların büyük bölümü 1980’li yıllardan başlayarak kamulaştırılmıştır. Hem deeski para ile 20.000 TL, günümüz parası ile 0,20 TL (yani 20 kuruş) bedellerle… Dava sürdüğü için bu kamulaştırma bedellerini de alamamışlar ve kamulaştırma paraları da deyim yerinde ise “pul” olmuştur. Bu “kamulaştırma” furyasına bir örnek vermek isterim; şimdi üzerinde FALEZ Otel’in bulunduğu alan Arsa Ofisi tarafından “dar gelirlilere ev yapılması” amacıyla 1164 sayılı yasa uyarınca kamulaştırılmış ve fakat daha sonra Maliye Hazinesine devredilerek, Maliye Hazinesi tarafından da Turizmi Teşvik Yasası uyarınca otel yapılmak üzere Özkaymak şirketine “TAHSİS” edilmiştir.
Peki, çoğu Antalya’nın eski ailelerinden olan tapu maliklerine “kalan” mülk yok mudur? Vardır ama neredeyse hepsine resmi kurumlarca el atılmış, malikler açısından işlevsiz imar planlarıyla rekreasyon alanlarına, yeşil alanlara dönüştürülmüş ve üzerlerine Cam Piramit’inden AKM’ye, restoranlardan spor tesislerine sayısız “yapı” kurulmuştur. Bu plansız, imarsız, ruhsatsız yapıların yıktırılması da yasal engel nedeniyle imkansızdır, çünkü Yargıtay bu tür yapıların yıkımı ve müdahalenin önlenmesi davalarında bütün maliklerin davacı olmasını şart koşmaktadır. 800 kadar hissedarın da birlikte dava açmaları mümkün olamamaktadır.
Tapu maliklerinin çilesi 1955 yılından bu yana geçen 70 sene sonra da sona erememiştir. Çünkü, bu kez de halen Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmakta olan bir kamu görevlisinin nüfus kayıtlarını değiştirerek (ki, müracaatımız üzerine sonradan eski haline getirilmiştir) elde ettiği bir veraset belgesine dayanarak açtığı davalar ile uğraşmaktadırlar. Adaletin ağır işleyişi, bu kez de idarelerin kamulaştırmasız el atmaları nedeniyle alabilecekleri bedellere ulaşmalarının önündeki engeldir.
Biz, 5 milyar dolarlık arazi denilerek ve bilerek şişirilen (kimler tarafındanve ne amaçla yapıldığını ileride yazmak isteriz) taşınmazların maliklerinden kimilerinin 5 bin liralık arsa vergisini ödeyemediği için evine icra ihbarnamesinin gönderildiğine tanık olduk ve merak edenlere de belgelerini sunarız.
2006 yılından bu yana ilk kez Antalya Büyükşehir ve Muratpaşa Belediye başkanlarının bu sosyal yarayı “Kamu ve Hazine yararını da” gözeterek çözüme kavuşturma iradesine tanık oluyoruz.
Kamuoyuna da yansıdığı üzere, anılan sayın başkanların “Kamu Yararı” perspektifinden üretebilecekleri çözümler başta mağdur yüzlerce ailenin ve nihayetinde Antalyalıların tek ümidi olmuştur.