Ülkemizde hukuk tartışılırken hükümet yeni anayasa hazırlıklarını sürdürüyor.
2024 yılını sanırım yeni anayasa tartışmalarıyla kapatacağız. Meclisin açılmasıyla birlikte tartışmalar ve kavgalar başlayacak. Peki, geçmişte yapılan Başkanlık sistemi referandumunda halk neye evet dediğini dahi bilmeden oy kullanmıştı. Hatta bugün sokaklara çıkan çiftçilerden biri de patlıcanlarla, “Evet” yazmıştı.
Oysa anayasa bir ülkenin adaletiyle ilgili bir konudur. Tıpkı şu an halkın artık adalete dahi güveninin kalmadığı bir zamanda, yeni bir anayasayı tartışmaya açmak ne kadar doğru.
Umarım Anayasa’nın değişmez ve değişmesi dahi teklif edilemez ilk dört maddesini söz konusu dahi yapmazlar.
TBMM’deki halkı temsil noktasında olan milletvekillerinin temsil ettikleri parti logosunu bir kenara bırakıp, seçim bölgesindeki insanların ne düşündüğünü araştırarak, Mecliste oy kullanması gerekiyor. Çünkü temsil ettikleri seçmenin düşüncesini yok sayıp, ‘partim böyle karar veriyor’ diye oy kullanılması, çok da demokratik olmaz.
Tüm milletvekillerine çağrımdır. Seçim bölgelerinizde halkın arasına girin ve doğruları anlatarak destek isteyin.
Bana göre yeni bir Anayasaya ihtiyaç yok. Sadece Anayasa maddeleri arasındaki ucu açık ve yasal boşlukların doldurulması gerekir.
Özellikle ceza yasasında. Örnek, “Hırsızın neredeyse haklı çıkacak konuma gelmesi kaldırılmalı. İnsanların evine giren hırsız karşısında ev sahibinin sadece yatak odasında haklı çıkması mantık ve yasa dışı bir olay. Her şeyden önce haneye tecavüz var.”
Yine bir örnek, çerez gibi silah satılıyor. Memleket Teksas’a döndü. Silah satışının denetlenmesi gerekiyor.
Şiddetin her alanda her türlüsü yaşanıyor. Eğitimden sağlığa, kadından, yan baktın, ters gittin, trafikte selektör yaptın kavgaları ve sonuç can kayıpları.
Mahkemeler boşanma nedenlerine bakmadan, kalıplaşmış kararlar veriyorlar. Yani her boşanma durumunda kadın yüzde yüz haklı, erkek yüzde yüz haksız konusunda oluyorlar.
Medeni kanunda hala kadının soyadı o mu olsun bu mu olsun konuşuluyor. Oysa konuşulması gereken başka şeyler var. Düşüncesizce yapılan evlilikler ve sudan bahaneler üretip boşanmalar rekor kırıyor. Evlilikler de çocuk oyuncağı oldu. Kadın haklarını bildiği için her türlü olmayan şeyleri sıralıyor ve “psikolojik işkence” adı altında, nafakadan tazminata kadar almaya çalışıyor. Burada karşısındaki sadece eş ve erkek olarak görülüyor. Oysa erkek de insan. Onun hiç mi hakkı yok. Mahkemelerin gerçekten bu kadın şiddete maruz kalmış mı yoksa bu iş ticari mi olmuş diye bakmaları gerekiyor.
Şunda gençlerin özellikle kızmasınlar ama kızların evlenirken düşündükleri şey, ”Evleniyorum amaaan olmazsa boşanır, elinde ne varsa da alırım. Üstüne, nafaka ve tazminat, bir de çocuğu aldım mı tamam” diye düşünüyorlar. Yani evliliği artık ticari bir kurum gibi görmeye başladılar. Üstelik nafaka ve tazminatta yaş sınırının olması gerekiyor. Çok genç biri çalışabilir durumda. Boşanırken her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyor ve hesap yapıyor. Her şeyi kadın hakkediyor. Bu adaletsizlik. Karşısındaki erkeğin, eşinin hayata tutunacak bir dalın kalmaması ve gerçekte erkeğin psikolojisini bozuyor. Erkeğin elinde hayatta mücadele edecek ve tutunacak bir dalının olmaması günümüzde gördüğümüz kadın cinayetlerini ve şiddeti körüklüyor. Eskiden “Aile kutsaldır” ve “Evlilik müessesesi ciddi bir kurumdur” denirdi. Her alanda olduğu gibi evlilik konusunun da suyu çıktı.
Tüm bunların faturasını da maalesef dünyaya gelen çocuklar ödüyor.
Anayasa değişikliği deyip geçmemek lazım, her vatandaşın artık, değişmesini istedikleri her maddeyi çok iyi araştırması gerekiyor.
Bu konu patlıcandan “Evet” yazmaya benzemez.