Aile kurmada, kendi ailemizden getirdiğimiz her türlü özellik çok önemli. Nasıl bir aileden geliyoruz, alışkanlıklarımız neler? Aileye ,eşe, çocuğa hatta evliliğe bakış açımız nedir? Biz bu rollerin neresindeyiz? Doğum nasıl bir süreç? Kaç çocuk olmalı gibi düşünceler aslında çocukluk döneminde oluşuyor sonra değişime uğrayabiliyor.
Kişinin öz yeterliliği ile de ilgili olmakla birlikte sorunlara bakış açısı, baş etme, en önemli unsurlardan biri. Çünkü evlilik başlı başına, hayatındaki her bir unsuru idare etme durumu. Düşünsenize iki birbirinden farklı insanı aynı evin içine alıp koyuyorsun. Ne kadar ortak noktaları varsa bile ciddi bir farklılık mevcut. Adı evlilik olunca da bu insanlardan bir de hep iyi geçinmelerini bekliyorsun. Hadi bunlar iyi olumlu-olumsuz halledilir şeyler de işin içine doğum girince konu iki kişi olmaktan çıkıyor. Aileler devreye giriyor. Beklentiler başlıyor. Hele anne adayı yeteri kadar destek görmediğine inanıyorsa hormonların değişimi ile psikolojik anlamda çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabiliyoruz.
Özellikle konu komsu, kaynana gibi kültürel rollerin baskısı da var ise bizim lohusalık sendromu oluyor sana ”Üff bu da ne nazlı”. Kimse olayın ciddiyetinin farkına varmıyor. Eleştiriler artıyor. Destek görmeyen anne, kaygıları ile daha çok girdabın içine düşüyor.
Hamilelerin yüzde 5 ileyüzde 25i doğum sonrası depresyon dediğimiz; uykusuzluk, sinirlilik, ağlama nöbetleri, bebeği istememe, yetersizlik duygusu, yeme düzeninde bozulma gibi durumla karşı karşıya kalabiliyor.
Naz sandığımız şey anne ve bebek başta olmak üzere tüm aileyi yakından ilgilendiren, özellikle anne için tehlikeli bir süreç olabiliyor. Bu sebeple, bebek planı yapılırken ve hamilelik döneminde düzenli destek almaya başlanıp, hamilelik sonrası da, uzman desteğine devam edilmeli. Destek, genelde kaygılı profil çizen, gebeler için çok daha şart. Bu desteğe babalarında dahil olmasında yarar var. Hamilelerin en çok ihtiyaç duyduğu şey eşleri tarafından anlaşılmak. Hem herşeyin başı anlamak değil mi zaten?