Bugün duyduğum en komik ama bir o kadar da içler acısı bir cümleden giriş yapmak istiyorum şu an; “Mehmet Blue Çağına (ergenlik) bir girdi hala da çıkamadı.”
Dedim ki kendi kendime bu konudan malzeme çıkar.
Bazen öyle insanlarla karşılaşırız ki, onların bir ergenden farksız olduğunu düşünürüz. Zorlardır. İnatçı, ben doğru bilirimci, sizi hiç konuşturmayan ve kolayca öfkelenen…
Hele bir de bu tip insanlarla arkadaşlık kurmak, sevgili olmak gibi tercihsel bir hataya düşerseniz soluğu psikologda alacak duruma gelirsiniz. Çünkü bu tip insanlar empatiden çok uzaktır. Empatiyi zorla yaptırmak, kendinizi sürekli açıklamak ve anlaşılma isteği ile saatlerce olayları tekrar tekrar anlatmak istersiniz. Tabi sonuç hüsran. Yalnız üzülmeyin, bu sadece size karşı davranışları değildir. Herkese karşı davranışları böyledir. Yetişkin yaşında olsa bile.
Adeta 48 yaşında bir ergenle sevgilisiniz geçmiş olsun.
Yine de bazı şeyleri insani ve vicdani duygularla bağdaştırıyorum ben. Merhamet çok önemli. İnsanların kendini korumak için sınırları ve kuralları olmasını destekliyorum bu güzel, fakat konu sınır sandığımız davranışın ısrarla karşımızdakine zarar vermesi durumuna dönüşüyorsa, esneklik ilişkiyi kurtarmak için yapacağımız en önemli adım olacaktır. Bunun adı da merhamet benim lügatımda. Çünkü bilirsiniz ki karşınızdaki o konuda derin yaralar almış, almaya da devam ediyor. Göz göre göre yara almasını istemek de merhametsizlik olur haliyle.
Fakat olaya bir de ergene maruz kalan taraftan bakmak istiyorum; neden aynı konu için defalarca kırılıyorum? Bu konunun beni bu kadar etkilemesinin sebebi ne olabilir? Bu konuyu kendimle nasıl bağdaştırıyorum? Bu sorulara verdiğiniz cevaplar objektif ve mantıklı ise geriye tek bir soru kalıyor; bu kadar yaraya rağmen neden hala bu ilişkideyim?
Duygular sıcakken insan, kendi için doğru kararlar alamıyor. Yaralandığını görmesi bile ciddi bir süreç gerektiriyor. Onu haklı çıkaracak sebepler buluyorsunuz. Kişilik özelliklerinden tutun da dönemsel bunaltısına kadar. Haliyle yaraları fark etmek zaman istiyor (körlük dediğim zaman dilimi). Sonrasında yaralarınızı karşınızdaki kişiye fark ettirme evresi geliyor, tekrar yapmaz umuduyla. Şans vermek diyelim. Göz yavaş yavaş açılıyor. Bu kez ilişkinin içinde soğumaya çalışıyorsunuz gözünüz açıldı ama, hala bir umut. Pişman olur muyum, acaba mı çatışması. Ve bakıyorsunuz ki köyden kasaba olmayacak. Kabulleniş ardından vazgeçme ile bitiyor süreç.