Mesleğini aşkla yapan bir psikolog ile mesleğini aşkla yapan bir gazetecinin tesadüfler üstüne tanışmasıyla, bu güzel ekibin içinde naçizane yer almaya başladım. Röportajlar, çay kahve sohbetleri derken alanında başarılı arkadaşım Yunus Erdoğan tanışmamızı iş ile bağlayalım istedi ve sizlerle buluşmama aracı oldu. Bu sebeple başta Yunus Erdoğan ve Antalya’nın sektörde yeri hiç değişmeyen yerel gazetesi Akdeniz Manşet’e beni kendi bünyesine dahil edip, köşe ayırdıkları için teşekkürlerimi sunuyorum. Bundan sonra haftada bir gün gündemi, bir psikolog gözüyle değerlendirip okuyucularımızla buluşturacağım.
******
Öfke Kontrolü mü? Ne Mümkün!
Son dönemde eş cinayetleri, çocuk ölümleri, hayvan işkenceleri derken olumsuz birçok haber duymaktayız. Hadi bugün ülkemde güzel bir şeyler olsun diyorum, akşam haberlerinde “Aldatılan eşin acı intikamı” karşımıza çıkıyor. Teröre hiç girmiyorum bile.
Peki bizi bu denli agresifliğe iten nedir? Neden kontrolden çıkıyoruz?
Duyguları yönetmeyi bilmiyoruz da ondan. Psikolojik hastalık boyutunu hariç tutuyorum.
Duygular bizi harekete geçiren, bizden bir parça aslında. Olumlu duygular olduğu gibi olumsuz duygular da bu parçaya ait. Fakat şöyle bir şey var ki sadece olumlu duygulara odaklanmış haldeyiz. Örneğin; mutlu olduğunuzda normal karşılanıyor, üzülünce “Ne hassassın sende!” tepkileriyle karşı karşıya kalıyoruz.
“Ee ne oldu şimdi? Üzüldüm diye hemen tü kaka mı oldum.”
Ben sinirlenirim de, gururlanırım da, neşeli de olurum, korkarım da, hayal kırıklığı da yaşarım. Normal olan bunları yaşayabiliyor olmamız.
Önemli olan ise duygularınızı nasıl yönettiğiniz ve ifade ettiğiniz.
Öncelikle işe duyguları ve kendimizi tanımakla başlıyoruz. Hangi duyguyu, hangi durumda hissediyoruz bunu bilmek lazım. Çünkü duygular iç dünyamızı yansıtır. Sonrasında tepkilerimizi gözden geçiriyoruz. -Bu gerçekten çok önemli- Gözlemlediğiniz tepkinin de sonuçlarını değerlendirme fırsatınız olmuş oluyor. İşte bunu başardığımız an öfke kontrolü kolaylaşıyor.
“Hissettiğim şey değersizlikken, başkasına fiziksel zarar vermek beni değerli kılmayacak ki” noktasını fark etmiş oluyoruz.
Bir kez fark etmek, bir kez başarmak; tüm ön yargılarımızı, tüm olumsuz otomatik duygularımızı değiştirmemiz için harika bir fırsat.
Duygular ah duygular… Bilelim, öğretelim.