İki çocuk, elleri kolları yara bere içinde.
Birinin bacağı kopmuş, diğerinin bir gözü kör olmuş.
Belli ki mahşer yerinden gelmişler.
Nereye mi?
Cennete elbette.
İki çocuk, ikisi de Gazze bölgesinden.
Ama o da ne?
Çocuklar güle oynaya şakalar yapıyor ve kahkahalarla gülüyorlar.
‘Senin bacağın nasıl da koptu öyle, kanamadan öldün değil mi’
‘Asıl sen, gözünden giren mermiyle nasıl da çabucak öldün.’
Tam o esnada yüce Yaratan yanlarından geçiyormuş, bakmış ki çocuklar al takke ver külah ölüm olayı ile dalga geçiyorlar.
Uyarmış:
‘Çocuklar doğum ve hele ölümle asla böyle dalga geçilmez, sakın ha bir daha görmeyeyim!’
Çocuklardan biri başını kaldırıp;
‘Amca sen anlamazsın çok komikti de ondan’ demiş.
‘Nasıl anlamam, ben Yaratanım, her şeyi bilir her şeyi anlarım. Tüm kâinatın efendisiyim. Her zaman her yerdeyim!’
Kopuk bacağını eline alan çocuk;
‘Kızma amca anlamazsın çünkü bütün bunlar olurken…’
‘Evet’
Demiş Yaratan lafın gerisini sinirle beklerken.
‘Çünkü orada değildin.’ Diye tamamlamış çocuk cümlesini.