Fransa, değerli okurlar, kurulduğundan beri yaşadığı politik olaylarla-skandallarla, askeri darbelerle hep ilgi çekmiştir. Bu günkü konumuz; 19. asrın sonunda kurulmuş olan 3. Cumhuriyetin atlattığı fırtınalı dönem ve bir general…
Georges Ernest Jean Marie Boulanger, 1837 senesinde dünyaya geldiğinde ülkesi Fransa hala Napolyon mirasının acılı tartışmaları içindeydi, devlet idaresi meclis denen palyaçoların eline geçmişti, hiçbir şey doğru dürüst yürümüyordu, rüşvet ve yolsuzluk almış başını gitmişti. İngiltere neye izin verirse Fransa onu yapabiliyordu, bu da bazı Fransız milliyetçilerini çileden çıkarıyordu. Allah’tan doğuda daha da sefil vaziyette bulunan Çin gibi Osmanlı gibi kokuşmuş hanedanlar vardı da Fransa bu ülkelerin ellerindeki toprakları ele geçirmeye başlamıştı. Böylece de ülkenin ekonomik durumu facia ile sonuçlanmıyordu. Boulanger eldeki tek oturaklı kurum olan orduya katılmıştı. Avusturya ile İtalya topraklarının paylaşılması konusunda papaz olan Fransa 1850’li yılların ortasında sıcak çatışmalara girmiş ve çoğunu da kazanmıştı. Ayrıca Kuzey Afrika ve Uzak doğuda önemli sömürge topraklarını ele geçirmeyi de başarmıştı. Artık üst rütbeli bir subay olan Boulanger tüm bu çarpışmalarda kendini göstermiş, defalarca yaralanmıştı. Gencecik bir yüzbaşı iken bile askerlik sanatının tüm törelerini eksiksiz uyguluyordu, iyi bir liderdi, kendini ateş hattına atmaktan hiç çekinmiyordu. Hayranları ta o günlerden beri artmaya başlamıştı. Ne var ki 1870’li yıllarda Fransa gene burun üstü çakılmaya başlamıştı, önce Bismark Prusya ordusu ile Paris’i bile kuşatmıştı, ülke idaresi kaos, halk ise panik içindeydi. Fransa için bir hayli utanç verici bir barış anlaşması imzalanmıştı ki… Bu sefer de ‘amele isyanları’ Paris’i alt üst etmişti. Boulanger bu çatışmaların hep ortasında yer almıştı, Fransız ordusu Almanlardan ‘eşek sudan gelinceye kadar’ dayak yemişti yemesine amma hırsını da ekmeksiz amele tayfasından olabildiğince çıkarmıştı. Paris Komün isyanı dünyanın gördüğü en acımasız bir şekilde bastırılmıştı.
Ve adamımız Boulanger sıcak çatışmaların tam ortasındaydı. 3. Cumhuriyet arka arkaya gelen skandallar yüzünden halk nazarında iyice ipliği pazara çıkmış bir idareydi, insanlar güçlü bir lider arayışı içindeydiler… Boulanger Savaş Bakanlığında önemli görevlere getirilmişti, ordu lehine pek çok kararı meclisten çıkartmıştı, ‘Rövanşist’ tarafın en önemli sözcüsü ve lideri konumundaydı, gücü yalnız askeri değil ama aynı zamanda siyasi idi. (Rövanşistler, Almanya’ya karşı alınan yüz kızartıcı yenilginin hesabının bir an önce sorulmasını isteyen ve hatta mümkünse ikinci savaş çıkartıp bu yenilgiyi zafere döndürmek isteyen siyasi yandaşlar..)
Nitekim dönemin Cumhurbaşkanın damadı Fransa’nın yolsuzluk tarihinin zirvesini yapınca ortalık karışı vermişti (Arkadaş,cesaret madalyaların en bilineni, Lejyon d’honorü parayı verene satıyordu, bu girişimci veletlerin soyu hiç tükenmez..)
Boulanger Savaş Bakanlığına getirilmişti, cumhurbaşkanlığı skandalının arkasından kurulan yeni hükümet tüm baskılara rağmen generali yeniden aynı göreve atamayınca (siyasi gücü tahminlerin çok ötesindeydi, takipçilerinin sayısı on değil yüz binlerle ölçülüyordu.) Asker olduğu için aday olmamasına rağmen bölge seçimlerinde en fazla oyu o almıştı. Bir taraftan umutsuz halkın umdu idi öte taraftan hala etkili bir siyasi güç Bonapartistlerle ilişki içindeydi, beri yandan da Monarşi yanlıları ile.. Bu ikili temas generalin siyaseten sonunu getirecekti.. Çökmüş ve kokuşmuş meclise dayalı sistem içinde ona biçilen rol askeri bir darbe yaparak diktatör olması idi. General de bu rolü sevmişti, neden olmasındı… Ama siyasi rakipleri de bu tezgahın farkındaydı, onlar da dibine kadar sömürdükleri bu sistemi koruyacaklardı elbet… Paranoyakça istihbarat bilgileri taraflar arasında gidip geliyordu kim elini önce tutacaktı, general artık siyaseten çok kuvvetli olduğunu düşünüyor ve yaklaşan seçimlerde işi bitirmek istiyordu belki de silah kullanmaya gerek kalmazdı. Hükümet ise farklı bir planın peşindeydi… Önce generali bazı yer altı örgütleri ile temasa geçmek suçundan ordudan atmışlar ardında tutuklama kararını çıkartmışlardı, işte o an Fransa, tarihinin en gerilimli süreçlerinden birini yaşayacaktı, eğer general direnecek olursa bir iç savaş kaçınılmaz olabilirdi…
Ama Georges Ernest Jean Marie Boulanger kendinden hiç beklenmeyeni yapacak ve kaçacaktı! Yazımıza başlık olan söz de işte o anda taraftarlarından birince dile getirilmişti.
Kaçak hayatını orda-burada sürdüren general Boulanger Brüksel de sevgilisinin mezarı başında intihar ederek hayatını kendi eliyle noktalayan insanlar arasına katılmıştı.. Yaptığı en erkekçe şey de herhalde bu idi.. Haftaya.