1800 senesinin (Napolyon dönemi) Kasım ayında Fransa'da bir yasa yürürlüğe girecekti; kadınların erkek gibi giyinmesi yasaklanmıştı. Hele pantolon giymeleri katiyetle yasaktı.
20. asır başlarında "E hadi bari, ata binerken ve bisiklet sürerken giysinler!" denmişti. Ama 1800 yasası hâlâ geçerliydi.
1933'te o günlerin “olay” hatunu (ki özel hayatında yok yoktu…), üstelik Fransa’nın ezeli düşmanı Alman bir kadın, Amerika'daki turnesinden geri dönüyordu. O günün dünyasında onu tanımayana nüfus kaydı verilmiyordu desek yeridir.
Marlene Dietrich idi bu kadın, namıdiğer Mavi Melek. O zamanki Almanya ki muhafazakarın önde gideni, keza tüm Avrupa ve keza Fransa.
Kadın daha gemideyken Fransız adalet sistemi tarafından uyarılmıştı; Fransa’da erkek kıyafetleriyle dolaşamazsın! Dolaşırsan polis ile tanışırsın ve tutuklanırsın! diye.
Hani, giyin hanım hanımcık, dükkân senin vaziyetleri... Fransız muhafazakarları da az yenir yutulur lokma değil; e seçimler falan, bu geri kafalı tiplerin oyu alınacak.
Bizim hatun dersen, o günlerde erkek giysilerine takık; hani pantolonu falan bırak, harbiden çift düğmeli erkek takım elbise giyiyor, kravat takıyor, gömleğinin içine sütyen giymediği rivayet ediliyor. O günkü ahlak anlayışına göre tam bir ahlaksızlık abidesi.
Marlene, “Tamam,” diyor. Sıkıysa tutuklasınlar da görelim. Ben daha da meşhur olurum; kendini dünyaya özgürlükler ülkesi diye tanıtan Fransa daha rezil…
Cherbourg limanından trenle Paris şehrine gelen kadın, bir de trenden iniyor ki:
Ana!
Üstünde erkek takım elbisesi, gömlek, kravat, her şey dahil. Erkek ayakkabısı, erkek güneş gözlüğü...
E haliyle polis istasyonda kendisine eşlik ediyor. Gazetecilere gün doğmuş vaziyette; flaşlar patlıyor, sorular havada uçuşuyor.
Kısa ve nazik soru-cevap kısmından sonra Fransız muhafazakarlarını şoke eden bir karar açıklanıyor: Kadın tutuklanmayacak!
O günden sonra bu yasa ile ilgili yasak çaktırmadan rafa kalkıyor yıllar boyu.
En sonunda, 2013 senesinde yasa ve yasak tam olarak lağvediliyor. Hem de Fas doğumlu bir başka kadın tarafından. O gün Kadın Hakları Bakanı olan Najat Vallaud-Belkacem tarafından.
Uzun lafın kısası şu: Sabit fikirlerin üstesinden gelmek için maharet tek başına yetmez, cesaret de gerekir.
Bilmem anlatabildik mi?