Son yıllarda her geçen gün içimizi yakan haberler, kadınlara ve çocuklara gösterilen şiddetlerden hatta cinayetlerden oluşuyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için “BM Genel Kurulu”, 1999 yılında kadınların aile içinde, sokakta, okulda, hastanede, iş yerinde ve özel hayatında maruz kaldığı şiddete dikkat çekmek ve kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla 25 Kasım gününü “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan etti.
Dünyada kadına karşı şiddetle böylesine mücadele edilmesine rağmen, kadınlara yönelik şiddet devam ediyor. 2024 yılında bugüne kadar 357 kadın cinayete kurban gitti. Kadına şiddette cinayet, son nokta sayılırken; kadınlara yapılan fiziksel ve psikolojik şiddetlerin sayısı da her geçen gün artarak büyüyor. Bütün bunların dışında, aile içi şiddet olarak nitelendirilen ve topluma yansımayan milyonlarca fiziksel ve psikolojik şiddet vakası olduğu da biliniyor.
Ülkemizde sosyologlar ve psikologlar, aile içi şiddetin aile içinde kaldığı ve dışarıya yansımadığı için şiddete uğrayan kadınların psikolojilerinin bozulduğu yönünde bilgiler sunuyor. Kadınlara yönelik şiddette, bütün bunların dışında, resmi olmayan beraberliklerde de çeşitli şiddet biçimlerine rastlanıyor. Bunların başında fiziksel ve psikolojik şiddet geliyor.
Bazı beraberliklerde, herhangi bir nedenden dolayı üzerindeki veya evdeki ya da arabasındaki silahı göstererek kadınları korkutup her dediğini yaptıranlara rastlayabiliyoruz. Böyle beraberliklerde mesleki başarıları ve kariyerleri olan kadınların çevresindeki bazı kişilerin kendi ego yüksekliklerini ortaya çıkararak hedeflerindeki kadınları sürekli eleştirip, aşağılayarak ve çaresiz bırakıp maddi manevi köle yaptıklarını görüyoruz.
Kadına yönelik şiddette, kadının özgüvenli oluşu, herkese ve her söylenene inanmayarak kendisine kurulan maddi manevi tuzaklara düşmeyerek bu yolun ileride fiziksel ve psikolojik şiddete varacağını fark etmesi önemlidir. Gönlünüz ve kalbiniz, gerçekten kadına şiddete karşı olanlarla birlikte olsun.